26 Kasım 2010

Aynaların Ezberi, Bîzeban*

Aynaların Ezberi, Bîzeban*

 
Yüzümde oluşmaya başlayan derin çizgiler silinivermeye başladı birden. Her gün biraz daha değişmekten korkuyorum. Gözlerimde delişmen parıltılar hayat buluyor.
Seni göremeyecek olmak acı. Fakat gitgide yaklaşan bir kalbin var. Sensizlikle geçen gençliğimi sevmez oldum. Engin ümitlere kapılıyorum bilki seni sevmeyi sürdürebildiğim günler yaşamak bana teselli oluyor. Gelecekteki bütün yıkıntılara ve acılara dayanma gücünü kalbimde yeşermeye başlayan sevginden alıyorum.
 
Çocukluğumda aynalarda gördüğüm umut ve hırs dolu genci yeniden görmeye başladım. Bunu sana söylemekten çekiniyorum. Söylersem değiştiğimi itiraf etmek olacak ki sanırım ben değiştiğimi söylemektende korkuyorum. Kaçacak bir yol ve yer bulsam ve giderken seni de götürmemeyi başarabileceğimi bilsem inan bir an bile beklemeden giderim. Senin olmadığın, hayalinin kurulamayacağı bir diyar olduğunu sanmıyorum.
 
Aynalar yalan söylemiyorlarsa eğer sanki acılar yüzümde yer etmemiş, keder bırakmamışlar. Sevgine daha doğrusu hayaline bir inanç gibi sarılmaya başlayalı fazla olmadı. Her gün büyüyün bir yanın var. Kendimi senden çekeyim isterken seni kendime saplıyorum galiba.
 
Dünyamda yaşayan insanlar benim gibi düşünmüyorlar. Zaman denilen ömür öğütücüsünün asasını elinden almak istiyorum. Sonra durdurmak ta ki sen gelinceye kadar. İçinde döndüğün bir aldanış olsada imkansızlıklardan ve imkansız olandan korkmuyorum artık. Gerekirse çekilirim aynaların karşısından ve ezeli bir suskunluğa gömerim onları. Ben biliyorum ki ben çekildikçe özelliğini kaybedecek aynalar. Ben uğruna saçımı ağartmasam eğer onlar beyazın rengini nerden bileceklerdi ki.
 
Sen ömrüme geleli beri aynalar şaşkınlıktalar. Yılmak üzere olan adama tam alışacaklardı ki sevgin dizginlenemeyen adamı doğurdu. Onlarda bu hareketliliği beklemiyorlardı. Daha bu sabah aynaya baktım ve kendime nanik yaptım. Bir canı olsa ve kendi tepkisini verebilseydi aynanın tavrını görmek isterdim.
 
O aynalar ki nica aldanmalar gördüler nice sahte öpüş ve öpülüşlere şahit oldular. Tensel uyumları olmayan bedenleri resmettiler. O aynalar ki eskiyi bildiklerinden yeniden bahsedebiliyorlardı. O aynalar ki çirkef, batak, çamurlu, riyakar yüzleri göstermekten utanıyorlardı. O aynalar ki Fırat'ın kıyısında ifrata varan sapkınlıklara şahit olmuşlardı. O aynalar ki utancından kalabalıklara karışmak için denizlere koşan nehirlere benziyorlardı.
 
 
Seni sadece aynalara hapsederek yaşamayam. Ümidimi yitirmiyorum. Esmer adamların da beyaz hayalleri olur elbet ben de ümidimi yitirmiyorum ama bu ümidimi sana nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum. Sevilmeyi hak edişine inancım tüm imkansızlıkları göze almama sebep oluyor.
 
Bir gün kimsenin seni benim kadar sevemeyeceğini anlatan sözcüklerimi kulaklarına fısıldarım belki kimbilir.Bu sana ilk mektubum ama son olmayacak. İçimde büyüttüğüm bir sen varsın ki duyunca ve görünce sen bile şaşıracaksın.
 
Aynalardan o eski gülen adamı almak için az bedeller ödemedim ve bu bizeban halimle adını şimdiden aynalara ezberlettim. 25.05.10
 
 
Bekir Kale Ahıskalı
Lebibeye Mektuplar-101
Aynaların Ezberi Bîzeban*
 
Bizebân: Dilsiz.
Bu mektupları orjinal el yazmalarımdan değişiklik yapılmadan alınmıştır.
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder