26 Kasım 2010

İstanbul'un Sakladığı

İstanbul'un Sakladığı

Sevgili Lebibe
 
Bu şehrin en güzel yanı sahil kenarında bir banka oturup denizin körfezin kalp atışlarıyla birlikte güneşin batışını seyretmektir. Kendinle başbaşa kaldığın bir anda önce bir motor sesi duyarsın denizi yara yara gelmektedir. Hemen arkasından denizin nabzı yükselir. Deniz vapurla sevişmektedir. Dalgalar kıyıyı dövmeye başlarlar. Bazen ayaklarına kadar yükseldikleri olur. Sonra bir ben geliyorum dercesine çalan bir siren sesi. Oturarak beklemekte olan yolcular ayağa kalkarak beklemeye başlarlar.

Derken kıyıya yanaşan vapurdan üç-beş kişi iner bir o kadar kişiyi de alarak devam eder. Dalgaların kıyıyı dövmesinden körfezin bu sevişmeden zevk aldığını anlarsın. Güneş gitmek için çoktan yeltenmiştir de gitmesi gerektiğini bir türlü söyleyemez. Kızarır da kızarır. Ufku da kızıllaştırır sonra İstanbul istikametinde dağların arkasına saklanır.

Yine yalnız kalır sahilde bencileyin bekleyenler. İstanbul'un bu yanını sevmiyorum işte saklamak istediği her şeyi çok iyi saklıyor. Baksana güzelliğini öyle saklamış ki yanıbaşımda farketmeden yaşamışım. Bu biraz benim körlüğümden senin de ivediliğin olmuş ama İstanbul'un böyle bir yanı da var.

Lebibe;

Kimbilir belki de İstanbul benden sakladığı bu güzeli bana kendi elleriyle verir?
Dostluğunla... varlığınla... sağlığınla yetinmek zorundayım değil mi? Olsun bunlar senin dünyandan hiç eksilmesinler. Ben yine bir başıma kalmak alınyazımı tamamlarım.15.10.10
 
 
 
Bekir Kale Ahıskalı
Lebibeye Mektuplar 144
İstanbul'un Sakladığı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder