26 Kasım 2010

Sen içimdeki bu Nemrudi yangını henüz tam bilmiyorsun.

İlk defa bu kadar derin sevebilmenin ürpertisi içersindeyim.
Her şeyin yarısı sensin ve her şeyin yarısı senin sanki. Sevmenin olduğu kadar sevilmeninde gerekliliğini öğretiyorsun bana. Sevmek benim hakkım olduğu kadar sevilmekte benim hakkımmış öğrenmeye başladım. Sevmenin alfabesini su gibi biliyordum, sayende sevilmeyi yeni yeni söküyorum. Aslında ben sevilmenin alfabesini de su gibi içebilmekten korkuyorum.


Sana alışmak korkusu kadar, senin bana alışman kokusunu da yaşıyorum. Ya gecelerimi bölmeye başladığın zamanları adet haline getirirsen. Ya soluklarının derinleştiği zamanların bir anından bende geçer olursam. Ya seni düşündüğüm zamanlar uzun baygınlıklar sonu kendine gelme ve birşeyi hatırlamama şekline bürünürse. Ya dudakların, gözlerin, boynun, sesin, ses tonun birbirlerini takip eden basamaklar haline gelirlerse ve bu merdiven beni sana, seni bana özel yaparsa.


Yangınların en korkuncunu yaşamaya başladım. Ateş almayan bir uzvum kalmadı. Denemediğim söndürme şekli de kalmadı. Sanırım senden gitmeliyim. Bunu başarabilirsem iki ayrı bedende tütmeyi becerebilirim. Eğer beceremezsem ki becerememekten korkuyorum bu duman beni elevermekle kalmayacak aynı zamanda beni sana da verecek.

Önce seslerimiz alıştı birbirine. Sonra bakışlarımız alışacak. Gözlerim gözlerinde yuva yapmaya başladıkları zaman tüm dünyamıza yayılacağız. Senin içinden bir ben, benim içimden sen doğacaksın. Keşke bu doğum olmadan kürtaj yaptırmayı becerebilsem. Ben sana geleceğin yangınından haber veriyorum. Daha fazla yanmadan gitmeyi denemeliyim.


Kendimi bu sevda tepesinden bir mancınıkla fırlatabildiğim kadar uzağa fırlatmayı denemeliyim. Kendini ateşe veren çalılık gibiyim. Yanıyorum ve sen içimdeki bu Nemrudi yangını henüz tam bilmiyorsun.03.06.10



Bekir Kale Ahıskalı
Lebibeye Mektuplar-104
Sen içimdeki bu Nemrudi yangını henüz tam bilmiyorsun.

*Bu mektupları orjinal el yazmalarımdan değişiklik yapılmadan alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder