11 Aralık 2010

19-Yar Kokulu Bir Tutam Saç Neyime Yetmedi ki...

 


Yar Kokulu Bir Tutam Saç Neyime Yetmedi ki...


Benim şimdi bir ninniye ihtiyacım var. Bu yürek kendi kendine ateşleniyor tehlikeli bir durgunluktan coşkun bir sevince geçiyor. Bu yüzden yüreğimin hasta bir çocuk gibi inlemesine, nazlanmasına müsaade ediyorum. Bu sebeple gerçek ideallere doğru koşmuyor çikolatalarla yol değiştiriyorum.Aklım fikrim onun yüzünde yenice fön çekilmiş saçlarında, sesinde edasında tavrındaydı. Konuşurken gözlerini büyük beğeni ile seyrediyorum. Canlı dudakları, taze yanakları bütün benliğimi sarıyor. Gözlerimin önünde ışıldayan o gözlerde mutluluğun parıltısını görüyor ve orada bir sevgilinin hayalini kuruyorum.

Ansızın eli elime değse kanım donacak gibi oluyor. Ateşe dokunmuş gibi çekiniyor ama kendimi ellerinde erimekten alıkoyamıyorum. Onu duydukça ruhumun şaşkınlığı kayboluyor canlı soluklar almaya başlıyorum. İçimizin rahat ettiği zamanlardaki huzur boyun eğişimden kaynaklanıyor. Bu yüzden köyünden dışarı çıkamayan adamın devr-i alem hikayeleri yazmasına müsaade ediyorum. Oysa bu alemde aydınlıklardan daha çok karanlık arzular hakim. Rahata ve mutluluğa erenler alçakgönüllülükle bahçesini cennete çevirmesini bilenlerdir. Güçlerimiz sınırlı olsa da içimizde bir özgürlük tutkusu yatar. Ben gücüme rağmen esareti kabulleniyorum. Esaretinde, ona ram olmakta huzur buluyorum.

Geleceğe umutla bakıyor anı yaşamaya çalışıyorum. Karamsar insanın ilham dereleri coşmaz. Denizi kabarmaz. Neşesizlik tıpkı tembellik gibidir. Bir kalpte kendiliğinden filizlenen sevinçleri yok etmek için çabalayanlar, mutluluk mutfağında çöpe atılmaya karar verilenlerdir. Ortaya kötü kokular saçarak sevinçleri yok ederler.


Kıskançlık kendi değersizliğimize işaretti. Kendimi hoşnut edememenin, muhataba yetemeyecek olmanın vermiş olduğu korkunun dışa vurumuydu. Kaba, yontulmamış insanlar sevinçleri kıskançlık varilleriyle zehirlerler. Yinede birini  anlamak için onun sevgilisinin gözüyle bakmak gerekir. Benim dostlarıma karşı vazifem onların mutluluklarını kaçırmamak ve o mutluluğu artırmaktır. Bazen gördüğüm aksaklıklar karşısında yutkunur ve onları görmemek için kör olmayı dilerim. Çünkü ihtiraslara kapılan insan düşünce gücünü kaybeder. İnsan hep insandır ama ihtiras sınırları kabarınca akıl az olmuş çok olmuş önemli değildir hata yapar.


O’nun yanında birkaç saat otursam dudaklarından inci gibi dökülen sözleri dinlesem yavaş yavaş bütün damarlarım tutuşmaya, sonra gözlerimdeki buzullar erimeye başlar. Kulaklarım çevreye kapanır. O’nu görür, O’nu duyar, O’nu tadımsarım.
Bir park bankından kalan anımsanacak çok şeyimiz olmadı. Yarım bile değildi zorla aldığım buse.

Bende biliyordum ki kaderim beni çetin sınavlardan geçirecek. Ama yıkılmamak gerek. Birazcık kaygısızlık insanı dünyanın en mutlu insanı yapar. Bazen kaygısızlar gibi her şeye katlanmak gerek. Anlamsız bir ömür sürenler, hoppalıklarıyla can yakanlar kıstasımız olamaz tabi. Akılsızlar nerede bulunduklarını pek önemsemezler ve en önde bulunanın hep başrol oynadığını sanırlar. Baykuşlarsa tünedikleri dalın eğriliğine bilmezler bile. Tüneyecekleri bacaların harabe hayallerini kurarlar.
İstenmediği için körelen ve  yürek dalgalarına kapılıp parçaları kopan kayalar gibi eksilmek hesapsızca bir şeydir. Aslında yanlış veya eksik anlaşılmak hepimizin ortak kaderi. Eksik deliller insanı hükümlü yapar, idama götürür. Ben aslında sana hep bir karanlık yanımı bıraktım. Karanlık değilsem bile kararttım sundum.

Her soluk alışımda geri gelmeyecek olan anı yeniden yaşıyorum.  Bu çılgınlıktan sonu gelmez karasevdadan ne bekliyorum? Vaktiyle duygular içinde yüzen her adımda kendine düşsel bir cennet yaratan adam ben değil miydim?

Sararan benzime benzeyen fularda anılarımı iyice canlandırmak onları damla damla tatmak istiyorum.  O’nun önüne ruhumu olduğu gibi seriyorum gizlim saklım yok

Parkta bana öylesine sevimli baktı ki. Gözleri bir yıldızın gözleri gibi karanlıkları aydınlatıyordu. Ya o gözler bir gün bana kapanırsa… Dudakları bana hiç böyle gözükmemişti. O dudaklar bağlamadan çıkacak sesleri emmek için bekliyordu sanki. O dudaklara yeni bir öpücük kondurmaya hiçbir zaman cesaret edemeyeceğim.
Bakışı kalbimin derinliklerine işledi.

Sonra ayrılığın saati yaklaştı. Gökyüzünden çiseler getirdi gözyaşları. Hayal gücüm onun gözlerine çarpıyordu. Dalga dalga gelen kuşkular ruhumun ahengini bozdu. Mutsuzluğum arttıkça yolumu şaşırdım.

Yar kokulu bir tutam saç neyime yetmedi ki. Kovsa gitmezdim. Şimdi kalmak için tutunacak dal arıyorum.

Ah, elini ellerimden çekerken bilmiyordu ki…


Bekir Kale Ahıskalı
13 Eylül 2007
Kekeme Kaval-19 (Yar Kokulu Bir Tutam Saç)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder