1 Mart 2011

Ceyda Kırbaş’ın “Bir İz Bırak” isimli şiiri üzerine

Ceyda Kırbaş’ın “Bir İz Bırak” isimli şiiri üzerine




Her şeyden önce Ceyda Kırbaş gibi genç bir kalemin şiirine Şeyh Galip’in
dibanında geçen “Kim firkatin ayn-ı vuslatındır” dizesini alması beni çok şaşırttı.


Şeyh Galip Osmanlı’nın son devirlerinde yetişmiş Mevlevilik geleneğinden sonra Melamiliğe de intisab etmiş bir divan şairidir. Bu yaştaki bir arkadaşımızın şiirine bu dizeyi almış olması yatırımı ve umudu şairler olan birisi için ziyadesiyle sevindiriciydi. Galip’in öz- biçim ilişkisiyle birlikte söz- yaşam çelişkisi (var ise tabi)
gibi süzgeçlerden geçirilip zamanın menfezlerinden bize sızan yanlarını bilmek veya merak edip araştırmak bir şairi geleceğe taşıyacak adımlardan birisidir.


Eleştirmenler şiir tahlili, bu işi iyi bilenler de şiir tashihi yaparlarken şairi tanımak zorundadırlar. Şair ya yaşadığı çevreyi yada içindeki dünyayı şiirine taşıdığından onun nerelerde gezindiğini bilmeden şiiri tahlil edemezsiniz. Yıllar yılı şair diye okuduğumuz, şiirleri önümüze zorla konulan insanları tanımadan yargılara vardık.
Nazım’ı anlamak istiyorsanız onun dava edindiği şeyleri de ve bu uğurda verdiği mücadeleleri de bileceksiniz. Necip Fazıl’ı tanımak istiyorsanız “Sakarya Türküsü” şiirini bilmeniz yetmez. “Büyük Doğu” yu da bilecek ve okuyacaksınız. İşte o zaman “bahset tarih balığın tırmandı kavaktan” dizesinde ne demek istenildiğini daha iyi anlayacaksınız.


Bir iz bırak bana kurşunî sevdalardan süregelen
Yaşanan bunca yılın hatırını sığdır bir saniyeme.
Kırılmışlıklar da olsun sen hiç fark etmeden
Yıllanmış şarap tadı versin ciğerlerime.




Ceyda Kırbaş’ın şiirinin bu ilk dizesine iyi bir başlangıç olmakla birlikte daha ilk dizelerde yoğunlukla karşılaşmak okuyucuyu zorlayabilir. İlk dizelere istek ile girilse de bu sevgiliden bana bir kılıç kesiği bırak isteğinden farksız bir istektir. İşte bu şiire bu dizeyi okumakla bulaşırsanız (yani şair sizi bu kadar çekmeyi başarırsa) sonunu getirmek zorunda kalırsınız. Şiirde olması gerekende budur. Başlığıyla ilgi çeker girişiyle okuyucuyu şiirin içine alırsınız. Kırbaş istekle başlayan bir dizeye bir saniyelik okumaya sığdırmış bile. İçine her ne yaşadıksa kat getir diyor.


Bir aşk bırak bana klivya ile papatya kokusu olsun
Usulca yaklaşıp sessizce içime çekeyim.
Her koklayışımda biraz daha öleyim
Acıdan yüreğim yansa bile aşkından kanım tutuşsun.


Şiirin ikinci bölümünde aşkın gizemini ve yaşadığı mekanları görebiliyoruz. Klivya ile papatyayı aynı dizeye sokmak çeşitliliktir. Klivya bir iç mekan bitkisidir papatya ise açık alanların kırların hayat verdiği bir bitkidir. Bu ikisini dererek içine çekmek ve yaşamı sağlayacağını düşündüğümüz bir durumda ters açı anlatımı olan yaşamda ölümü sorgulamakla devam ediyor.


Bir ütopya kur dünyama, gerçeğin kırık hüzünleri
Sevdamın yaşayan efsanesi olsun
Dillerden dillere dolaşıp
Verirken son nefesimi son noktasını koysun.


Üçüncü dize ikincideki ters anlatımı ve dış mekandan şiirin içine taşınan unsurlara bir yenisini daha ekleyerek ütopya ve efsane gibi anlatımlarla zenginleştirilmiş. Efsaneler ölümsüzlükleri anlatsa da Kırbaş yine “son nefes” gibi kati beyan anlatan kelimeyle bu bölümü noktalamış. Peki Kırbaş’ı bu anlatıma zorlayan nedir? diye düşündüğümüz de muhtemelen cevabı aşağılarda bulacağız ama sanırım rahatlığa veya mutluluğa çıkmadan önce çekilen sıkıntılar ve yürek sızlamalarının kapalı geçmişte saklanamayıp sızan hallerinin sözcüklerle ifadesi olsa gerek.


Bir gelecek bırak bana yaşanmamışlıklar ardından
Orada sen ol, orada ben olayım, orada biz olalım.
Kabuklanmış yaralarımız tazeleyip bedeni
Yeni bir aşka, yeni bir hayata beraber koşalım.


Serbest şiirlerin güzelliklerinden birisi de budur önce geçmiş günümüze taşınır. Çekilen eza ve cefalardan farklı bir güzellik inşa edilmeye başlanır. Yine yeniden bir muştu haline getirilir ve okuyucunun sofrasına konulur. Şair yılların çile ve birikmişliklerini küfesinden çıkarırken kendi elleriyle bir ümit var ederek okuyucuyu
ümitli bir gelecekle yüzleştirir.” Yeni bir aşka, yeni bir hayata beraber koşalım” ifadesiyle bunu başarıyor.


Bir bakış bırak bana irislerden beyne ulaşan
Kazınayım aklına bir hançerle çizilmiş gibi
Dağlamak iste gözlerini, görme beni
Son bakışın son bir umuda yelken açar belki, korkarım..


Bu dizeler insanın iç alem girdapları. Bunları da şiire taşıyabilmenin adıdır şairlik. İlk dizede değindiğim kılıç kesiği burada tam ifade edilmiş. Gel-gitler şiire o kadar güzel bir tempo vermiş ki değil okuyup geçmek her bölümde bir önceki bölümün temposuna yeniden göz atıyorsunuz.


Bir tebessüm bırak bana en sevdiğim halinden
Dudak çizgilerinden şakaklarına ulaşan
Hani o hınzırca tebessümün var ya işte ondan
Seni hep o halinle akla getireyim.


Sondan bir önceki dizede bir tebessüme razı olmak her şeyine bedel bir tebessüme takas etmek tüm varlığını. Hem de tebessümün hınzırca olanına yürek değiştirmek. Özlemle dolu yakarış şiiriydi. Önce yakarış sonra geleceği muştulamak. Şair burada sevgili olmak istemektedir. Onu görmek, onu düşünmek, onu hayal etmek ve o olmak


Aslında biliyor musun
Sen en iyisi hiçbir şey bırakma bana
Dün sıkıştığımız ellerimiz kopsun ilelebet
Hatalarını anlasan da unutmasan beni ne fayda
Kolay değildi sabır çektiğim halde bu hallere gelmemek.
Zaten ne demiş ünlü şair:
"Kim firkatin ayn-ı vuslatındır" sevgili
Anladım ki ben yokluğunda bulmuşum seni


Son dize Şeyh Galip kadar Necip Fazıl Kısakürek!in “Beklenen” şiirini de çağrıştırıyor. Üstadımız o şiirde ne diyordu


Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.


Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?


Necip Fazıl Kısakürek


Hülasa olarak Ceyda Kırbaş iyi yolda ilerliyor. Umuyorum ki bir an durmadan okuyarak büyüsün büyüdükçe arkasından gelecek nesillere örnek olsun. Okuyan insan dolu insandır ve dolu insanın dağarcığında harmanlanan sözcükler sofralarımıza, kitaplarımıza yenilerin ifadesiyle ekranlarımıza doyurucu şeyler bırakacaklardır.


Bu şiirde hatalar yok mu peki? Olmaz olur mu her şiir biraz eksiktir. Zamanla Ceyda Kırbaş’ta kullanmasam da olurmuş dediği veya burada şu ifade daha iyi dururdu dediği yerler olacaktır. Bu şiir geleceğe taşındı bile…


Ceyda Kırbaş’ı kutluyorum…




Bekir Kale Ahıskalı
Şiir Tahlilleri-45
Haziran 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder