26 Kasım 2010

Ona usülünde anlattım

Ona usülünde anlattım
 
Beni bu derin yalnızlığa sana olan sevgim sürükledi. Kalabalıklar içinde yalnız yaşıyorken şimdilerde içimde çoğalışına tepki gibi bir o kadar daha yalnızlaştım.
Başımızdan eksik olmayan kalabalıklar var. İyi günde, kötü günde diye başlıyorlar bütün konuşmalarına.
 
Pederim ameliyat olalı iki gün oldu. Sanki bir şeyi yokmuşçasına gelenlerle sohbet ediyor. Anladığım o ki o da bizi üzmek istemiyor. Bir ara kesilen bacağını ne yaptığımızı sordu. Ona usülünde anlattım. Morga kaldırdığımı, mezarlıkta bir yer aldığımızı ve en kısa sürede gömeceğimizi anlattım. İnancımızda böyle olması gerektiğini de o bize anlattı. Rutin muayeneye gelen doktoruyla konuştum ve bacağı gömmekte acele etmemem gerektiğini, eğer acele edersem iki iş yapmış olacağımı söyledi. Ben ne demek istediğini çok iyi anladım. Bu konuyu henüz ailemden kimseye açmış değilim. Eğer durum böyle giderse bir değişiklik yaşamazsak doktoru dinlemeyip yarın bacağı yarın gömeceğim.
Burada yalnızlığı da anlıyorsunuz, yakınlığı da. Küçük kardeşimin içi içini yiyor ve o kadar yakın ki. İşten geldiği saatlerde direk buraya geliyor bir iki saat bulunuyor. Annemse süreli burada. Zaman zaman ablamda geliyor. Kız kardeşim Emine ise iki kez geldi. Umarım ileride bu tembelliğinin acısını çekmez. Sertaş sık sık arıyor. Sait'i ise ben haberdar ediyorum.
 
Bugün babamın yatak çarşflarını değiştirmenk istedik. Bana kalsa babamı yerinden kaldırmadan yapmalıydık. Annemin hijyen konusundaki titizliği had safhada olunca bu mümkün olmuyor tabi. Gözleri görmeyen babama kendisini kucağıma alıp koltuğa oturmayı teklif ettim. O bunu kabul etmedi zaten yıllardır birisi kucağına alırsa iyice incelen ve gevrekleşen kemiklerinin kırılabileceği korkusunda bahseder durur. Annemde koluna girerek tek bacağının üzerine kalkmasına yardım ettik. Babamın yüzündeki o yıkılış ifadesini görmeliydin. Tarfi imkansız bir çaresizlik ve ümitsizlik vardı. Bir adım atabilseydi koltuğa ulaşacaktı ama onun bu adımı atacak gücü hiç olmadıki...
 
Koltuğa oturtduk ve yatak çarşaflarını değiştirdik. O ise her şeyin daha zor olacağını söylemeye çalışıyordu. Aldırmamasını, bizim ne güne durduğumuzu söyledim.
Babam yıllardır yatalak seviyesinde bir hasta ama fazlaca edepli ve hayalı. Artık kendi ihtiyaçlarını gideremeyeceğini anladı bu ise onu iyice yıktı. Umarım bu duygusallaşma onda başka etkiler meydana getirmez. Haddinden fazla ziyaretçisi oluyor. Ben doktorun fazla ziyaretçesi istememesi üzerine yattığı altıyüzaltı adalı odanın kapısına üzerinde "ziyaret yasaktır" yazısı bulunan bir kağıt astım. Gece sabaha kadar hiç inlemeden, serzeniştge bulunmadan uyumuştu. Genelde böyle durumları yaşadığımız günün ertesinde bizi sıkıntıların karşıladığına şahit olurduk. Umarım bu gecede rahat uyur.
 
Sen ise gönderime bir sevda bayrağı çektin, sesini duyurdun ve uzaklara gittin. Gönderimde dalgalanan sevdanı bir de gözlerimin içini taşısan olmaz mı? Bilmiyorsun Lebibe! Seni sadece acılardan ve uykulardan artan vakitlrimde değil her zaman düşünüyorum. En çokta sevinç anlarımda. 05.07.10
 
Bekir Kale Ahıskalı
Lebibeye Mektuplar 121
Ona usülünde anlattım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder