2 Mart 2011

Süleyman Karacabey’in Derdim misin yoksa dermanım mı isimli şiiri üzerine

Süleyman Karacabey’in Derdim misin yoksa dermanım mı isimli şiiri üzerine


“Kim bilir, belki de bir gün hatırlaya hatırlaya kendimizi yaratacağız, arzu hayatın biricik sırrıdır” diyordu Ahmet Hamdi Tanpınar “Yaşadığım”Gibi” sinde…

Süleyman Karacabey’in ilk şiirini okuduğum günü hatırlıyorum. Şiirin kime ait olduğuna bakmaksızın okuma gayretindeydim. Bir şiiri okumadan evvel şairinin kim olduğuna bakarsanız (ihtimal ki) önyargılarınız şiirin büyüsüne gölge düşürebilirler. Şiiri bitirdiğimde Osmanlı beylerini anımsatan bir soyisim okumuş ve bu Karacabeyin’in bir hikayesi olmalı demiştim. Zaman içerisinde tanıdıkça anladım ki Süleyman Karacabey’in yüreği eritilmiş altın gibi değerinden bir şey kaybetmeden her kalıba girmeye hazır… Yayınladığı her şiiri okumuşumdur. Kendisi dolu bulut küsmesi gibi her ağ anlamaya hazır bir yürekle rüzgarın kollarında seyahat ediyor. Buraya kadar her şey normal gözüküyor ama gözümden kaçmayan bir nokta daha var o da Karacabey’in yağış şekline karar veren etken hava katmanının ısı derecesi…


Şiire gelince… daha girişte rastladığım ve muhakkak değiştirilmeli diye düşündüğüm şey ve daima söylediğim gibi şiire fazladan değe katmayan her şey şiirde değer kaybına neden olur. Şiirin başlığında yer alan



Derdim misin yoksa dermanım mısın kısmı kesinlikle
Derdim misin yoksa dermanım mı? Şeklinde olmalıydı. İstediği gibi yazmak şairin kendi tasarrufuna kalmış ise de fazlalık vurgunun şiddetini azaltmış gibi...


Bahara giden ömrüm
Hazana döndü
Yaşamadım hiç beyazı
Hep karalara büründü
Hep karanlıklar mı benim olmalıydı
Bir yarısı hazan
Bir yarısı hüzün
Gülmedi yüzüm neyleyim

Bu kısımda yer alan beyazdaki tekillik siyalara şeklinde değil siyaha şeklinde olabilirdi.

Yar bana baharmısın
Yoksa hazanmısın
Söyle bana
Daha yaşar iken mezarımı kazanmısın


Şiirin başlı başına vurgu bölümü olan üstteki kısım ise

Yar bana bahar mısın
Yoksa hazan mı
Söyle bana
Yaşar iken mezarımı kazan mı? Şeklinde de yazılabilirdi

Sevdiğim
Güneşi hep sana verdim
Aldım kendime ayazı
Çektim çileyi ilmek ilmek
Nasibimmiş hep hüzün dermek
Avuçlarıma topladığım
Bir yarısı sevda sancısı
Bir yarısı yürek sızısı
Gülmedi yüzüm… neyleyim


Şiirin bu kısmında -neyleyim- ifadeleri çaresizliğin tam anlatımı… (ben kısmı çıkarılabilir)

Yar gurbetim misin
Yoksa vuslatım mı
Söyle bana
Derdim misin yoksa dermanım mı

Çileye ram oldum
Hücrelerde geçti duygularım
Hasret doldurdum bardağımı da
İçtim doyasıya yudum yudum
Ne susuzluğum gitti
Ne yangınım söndü
Acıyı sen diye şifa bildim… neyleyim


Bu kısımda hasretten memnuniyet seziyor gibiyim. Her şair gibi kavuşursam biteriz der gibi…

Yar güle benzer misin
Yoksa diken mi


Karacabey burada ikilemi bir üçlü örgü haline getirmiş

Yar gül müsün
yoksa diken mi?
Söyle bana
Sevdama şifa mısın yoksa kanayan yara mı?

..şeklinde örecek olsaydı yukarıda yapmış olduğu sorgulamaları geçerli kılacaktı. Burada yapılmak istenen sevgiliye direkt soru yöneltmekse sorularda yönlendirme olmayacaktı. Oysa şair” Yar güle benzer misin? derken sevgiliyi sorgulamak kadar olmasını istediği profili veriyor gibi…

Ömrümce gezdim durdum
Sevda sarayında aşkı aradım
Aynaya bakındım
Yıllarıma üzüldüm
Gönül çirkin sever mi
Güzelin peşinde yoruldum… neyleyim


Karacabey okumaktan zevk aldığım, yeni imgeler okuyup, sıfatların yerlerinde kullanılışından memnuniyet duyduğum bir şair arkadaşım.
Bu şiirinin ham olduğu düşüncesindeyim. Başta zikrettiğim gibi değerinden bir şey kaybetmeden sevgilini yüreğindeki şekle bürünebilecek erimiş altın kütlesi gibi. Evet şiirin içinden bir hasret nehri akıyor. Sel halinde akan nehirler gibi önüne kattığı her şeyi okyanusa (şiir aynı zamanda şairin dudaklarından sevgilinin kulaklarına akan bir nehirdir) taşıyor. Sur eklerine dikkat edilmeliydi.
Karacabey’in şiirleri okumaya vakti harcamaya değecek şiirler okuyana bir şeyler kattıklarını düşünüyorum…


Bekir Kale Ahıskalı
Şiir Tahlilleri-4

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder