İnsanlar bazen bizim düşündüklerimizi içtenlikle konuştuğumuza inanmazlar. Çünkü onlar çoğu zaman kendileriyle bile içtenlikle konuşmazlar. Hatta çok yalın ve katıksız duygularını bile dolaylı ve imalı dile getirirler. Onlara göre sevgi sözcüğünü bir solukta söylemek sanki önemsememek gibi geliyor olabilir. Sevgi öyle kolay ve bir çırpıda söylenmemelidir derler. Ben buna katılmıyorum. İnsanlar eğer içinde kabaran şeyi bir çırpıda söylememesi gerekiyorsa bu şey kesinlikle kaba, küfür ve hakaret sözcükleri olmalıdır. Yani içlerinde kabaran nefreti dile getirmeyi engellemelidirler.
Bunun için duygularımı hasıraltı etmeden dile getiriyorum. Şimdilerde sıkça söylenen ve daha çok keşişlere özgü ifade olan: Kendini tanı! Cümlesinden kendine dikkat et, bu dünyada karşına çıkan insanlara karşı muamelene de dikkat et. Beşeri münasebetler rüzgara karşı konuşmaya veya tükürmeye başlar. Dilinden çıkanı önce kendin duyarsın, ağzından çıkanda önce kendi yüzüne çarpar. Bu eylem ve davranış başkasına yönelik olsa bile önce senin yüzüne senin kulağına gelmesi hasabiyle senin neye layık olduğun anlamına da gelebilir. Kendini tanı! cümlesinden ben bunu anlıyorum. Yoksa insan kendini kendisiyle tartmamalıdır. Zaten sonuçta ya fazla büyük ya da fazla küçülmüş olarak çıkacaktır.
Kendisini frenlemeyi bilmeyen insanlar önce kendilerine sonra da çevrelerine zarar vererek bütün bir yaşamı mahvederler. Bu da dünyayı yaşanması zor bir yer, insanlar katlanılması zor varlıklar haline getirirler. Sevgi ilk başta saygıyı doğurmalıdır. Saygı ise başkalarına yaşam hakkı sağlar. Özgürlük en iyi biçimde yasalarla sağlanır.
Kendimi neden seviyorum biliyor musun? Seni seven kendim yine kendimce sevilmeyi hakediyor. Bu konuda sivrilmekten de hoşlanıyorum. Bakmakla yetinmiyor derinlemesine görmeye çalışıyorum. Gördüklerimden çıkardığım da şudur: insan ya aşka ölmeli ya da aşktan ölmeli. 02.09.10
Bekir Kale Ahıskalı
Lebibeye Mektuplar 131
İnsan kendini kendisiyle tartmamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder