Dün bana göre enteresan olmayan bir gelişme yaşandı. Yine hastanede beklerken birden o soğuk kapı açıldı ve sedyeyle bir götürülen bir hasta gördüğümde hemen koştum. Kendisini görünce babam olduğunu anladım ve elimde olmayarak " bu adam benim babam, nereye götürülüyor" diye hem de yüksek sesle konuşmuşum. Doktor "diyalize almak zorunda kaldık... Başka çaremiz yoktu oradan çıkamayabilir" dediğinde sona yaklaştığımızı biraz daha hissettim. Ailemden benden başkası hiç kimse yoktu. Beraberlerinde diyaliz binasına kadar gittim. Yatağa yatırılmasına yardım ettim. Makinalarıyla birlikte naklediliyor olması durumu iyice zorlaştırıyordu. Solunun cihazına da bağlıydı bir yandan.
Soğukkanlı olduğumu ve olayları abartılı bir şaşkınlıkla karşılamadığımı söylemiştim. Binadan dışarıya çıktım ve kardeşlerimin ve validemin pederimi bir daha göremeyeceklerini düşünerek önce kardeşimi aradım. Gerçeği bizi bekleyen o kaçınılmaz gerçeği söyleyemeyeceğim için de "babamı diyalize aldılar, yoğun bakımda iken göremiyordunuz görmek istiyorsanız gelin" diyerek telefonu kapattım. Peşinden annemi arayarak buna yakın cümleler kurdum. Derken ablamı ve onun arkasından kız kardeşim ve halamı da aradım. Onlar daha iyi olduğundan diyalize alındığını sanıyorlardı ama gerçeği bir ben biliyordum. Önce kardeşim Sertaç, Salih ve arkadaşı Harun geldiler. Arkalarından validem derken ablam ve eşi geldi. Arkasından Emine ile birlikte yeğenlerim Büşra ve Yasin yeni gelmişlerdi ki halam ile eniştem de yetiştiler.
Görmek isteyen herkesin görme şansı oldu. Bu bir an bakıp ayrılmaları kısa tutturmaya çalışıyordum. Diyalize gireli ancak yirmi dakika olmuştu ki ben hepsine gidip yoğun bakım ünitesinin önünde beklemelerini oraya götüreceğimizi, orada da görebileceklerini söyleyerek hepsini gönderdim. Aradan beş dakika geçmedi ki Mavi Kod durumu devreye girdi. Babamın kalbi bir kez daha durmuştu. Hemen müdahale edildi, dönmez denilen babam bir kez daha dönmüştü ama bu kez boğazından aşağıya bir hortum sarkıtılmış ve düzenli olarak oksijen pompalanıyordu. Yeniden yoğun bakım ünitesine götürüldü. Beklemekte olan yakınlarımız neden bu kadar kısa sürdüğünü sordularsa da geçiştirdim. Yeniden beklemeye başladık oradan hiç ayrılmadan 2 saat kadar bekledim.
Validem gece beklediğimi ve artık gidip dinlenmem gerektiğini, kardeşlerimin bekleyebileceklerini söyleyerek benim gitmemi istedi. Evime geldim, duşumu aldım, bir saat kadar uyumuşum. Uyandığımda tekrar hastaneye gitmeden amcamlara uğrayarak konuşmak istedim. Amcamlara uğradığımda iki kızı ve kendileri vardı. Yaklaşık bir saat konuştum ve amcama büyük bir metanetle babamın bu son gecesi olduğunu bir daha gece yaşayamayacağını anlattım. Bunu hissetmiştim ve araları limoni olan bu iki adamı son zamanlarında yakınlaştırmak istemiştim. Hastaneye geldim. Gece bir gelişme olmadı. Bugün ise görüş saatinde kız kardeşim Emine'nin görmesi için ona söz vermiştim. Öyle de yapacaktım. Bu mektubu sana sabah yazıyorum. Bugünü akşam edebileceğimiz kanaatinde değilim.
Birazdan kardeşlerim gelirler. Yine tüm aile burada oluruz. Yine yanılmıyorsam diğer akrabalarımız da gelirler. Amcam benim dediğimi dikkate alırsa görmeye gelir. İçimden bir ses bugün son diyor. Umarım yanılıyorumdur. İnsanlar neden sırt çantasıyla burada beklediğimi merak ediyorlar. Sabahlara kadar uyuyamayan adamın çantasında birkaç kitap ve yazıyorsa günlük defteri olmalı. Ben de öyle yapıyorum. Sırt çantamın içinde okuduğum, sana yazdığım mektuplar, karaladığım şiir taslakları var.
İçimdeki ses bugün bana çok kötü şeyler söylüyor. 13.07.10 Saat 05
Bekir Kale Ahıskalı
Lebibeye Mektuplar 125
İçimdeki ses bugün bana çok kötü şeyler söylüyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder