Artık soğuk gelmeye başladı. İnsan beklemekten değil de, bir değişme, bir gelişme olmamasından sıkılıyor. İnsan kendisiyle yüzleşemiyor. Bu bir gerçek. .Sıkıldığımızdan değil ama belirsizlik bizi endişelendiriyor. Aslında belirsiz olan bir şey yok ama kabullenemiyoruz.
Burada bulunduğumuz üçüncü gün. Her gün hasta görüşünden sonra doktorlardan bilgi almaya çalışıyoruz. Özel yakınlığımız olan doktorlar daha temkinli, ümitvar olmaya çalışıyorlar. Bizi yakından tanımayanlar ise sorularımıza daha net cevaplar veriyorlar. Her şey apaçık ortada ama kabullenmek istemiyoruz. Başka ülke ve şehirlerde ne kadar yakınımız varsa hepsini haberdar ettik. Şimdi hepimizde endişeli bir bekleyiş var. Yurtdışında yaşayan kardeşim gibi amcam ve halam da burada. Yine yurtdışında yaşayan amcazadem geldi. Ankara'da yaşayan dayım da burada. Sakarya'da yaşayan kardeşim geldi ve geriye dönmek zorunda olduğu için gitti.
Doktorlara sorduğumu sorular ve cevaplar o kadar açık ki.
Nefroloji uzmanına sorduğum "pederimin durumunda bir gelişme var mı?" sorusuna karşılık aldığım cevap; "bizde takip ediyoruz beklemedeyiz ancak bir diyaliz hastasını ortalama ömrü on yıldır. Umarım her şey iyiye gider ama durumu sıkıntılı"
Kalp damar cerrahına sorduğum da ise; "Sadri amcanın durumu iyi değil, mücadele ediyor"
Uzmanlık alanını bilmediğim ve bilgi verme sırası kendisinde olan genç bir doktor ise "bizim yataklarımız değerlidir. Burada iyileşme kurtarılma ümidi olan hastaları yatırırız. Sadri amcanın durumunda düzelme olmayacaktır aslında o burada bile yatırılmamalı ve kaderine terk edilmelidir. Bundan sonra durumunda bir düzelme olamaz. Bekleyeceğiz..."
Ne olacağı belli. Zaman'ın neyi göstereceği de aşağı yukarı belli. Bugün diyalize bağlanması gerekiyordu. Dün bağlandığında kalbi durduğundan yarıda kesilip, yeniden hayata döndürülmüştü. Doktorunun söylediği " Diyalize almak son çaremiz. Bünyesi zayıf ve son ana kadar diyalize alamıyoruz. Anlayacağınız diyalize almazsak zaten kaybedeceğiz ama diyalize aldığımızda da kalbi ve bünyesi kaldırmıyor. Zayıfta olsa bir ihtimal"
Babam buraya getirildiği günden bu yana kalbi üç kez durdu ve yaşama döndürüldü. Biliyorum ki bu durmaların birinde dönüş olmayacak ama direniyor olması bize buruk bir sevinç yaşatıyor.
Sevgili Lebibe
Şair ve yazar dünyasında yakından haberdar ettiğim kimse yok. Bu telaşa onları da katmak istemiyorum. Hem o camia o kadar nankör bir camia ki yüzleri ve mimikleri yapay. Bazen yürüme mesafesinde olan arkadaşlarımın bile samimiyetine inanmadığım oluyor. Bu konuda tek samimi olduğunu düşündüklerim eğitim camiasındaki arkadaşlarım. İçten ve samimiler. Yıllarımızı verdiğimiz mesai arkadaşlığımızın meyvaları bu olsa gerek. Şairlerin birçoğunda acıyla ve gerçeklerle yüzleşememe gibi bir korku var. Onlar yapay bir alemde yapmacık tavırlarla kaçak yaşıyorlar. Yıllardır asla taviz vermediğim bu gibi durumlar vardı bir cenaze için binbeşyüz kilometre yol katettiğimi bilirim. Ama dediğim gibi yazmak ile yaşamak arasındaki bağlantıyı kuramayacak kadar seyrek ve yapay olanlar var. Bu yol benim çizdiğim bir yol değil ama ben bu yolda yürüyorsam kendi kurallarımla yürümeye devam ederim. Eminim ki seni durumdan haberdar etseydim daha hassas ve ilgili olurdun. 11.07.10
Bekir Kale Ahıskalı
Lebibe’ye Mektuplar 124
Şairlerin bir çoğunda acıyla yüzleşme cesareti yoktur ve en vefasız topluluktur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder