3 Aralık 2010

Yürüyen Çikolata veya sevmemek için hiç bir bahane bulamayacağımız bir Prenses

Yürüyen Çikolata veya sevmemek için hiç bir bahane bulamayacağımız bir Prenses


Sesini hep uzaktan duyardım ve içim bir hoş olurdu. Benden uzakta tam bilmediğim bir diyarda bıraktığım bir parçam gibi hissederdim. Zaten aylardan beri kalbimin başka yerde attığını biliyordum da, yüreğimin de oralarda olması ihtimalini düşünürdüm. Zamanı kovalar ve uzaktan da olsa onun hitaplarını duymaya can atardım. Aradığım saatler aslında onu duymamı sağlayacak saatler olsun isterdim. Ben konuşurken ya kapı çalar prenses gelirdi ya da "prenses gelmek üzere onu bekliyorum" ifadesi kulaklarıma misafir olurdu.


Ona bu kadar bağlı olduğu bir türlü söyleyemez ve anlatamazdım. Kaynağına sevdalı olduğunuz bir pınarın suyuna nerede rastlarsanız rastlayın başını okşarcasına dudaklarınıza götürmeniz gibi bir şeydi bu. Onu duyma arzum ve çabam ise yine aynı kaynağın akıp giden suyu karışmış diye bir okyanusu kucaklamaktan öte birşey değildi bu. İtiraf etmeliyim şimdi yazacağım ifadelerin hepsini kendisine daha önce yakıştırmış ve bunları çağrıştıran herşeye yakınlık hissetmiştim. O kadarki kendisini çağrıştırıyor diye başım göklerde dolaşırken ayağımın bir yere takıldığı çok olmuştur. Sabahın o saatlerinde o ilk vaktinde daha bir dingin daha bir kucaklanası haliyle karşılamışımdır onu.


Benim kendisine "Yürüyen Çikolata" dediğimi duysa belki de hoşnut olmayacaktı ama ben ona sıfatlar yakıştırıyordum. Bir ara "Sütlü Kahve tadında bir sesi var" demeye bile başlamıştım. Kaderin bizi bir gün karşılaştıracağını da çok iyi biliyordum. Yine bir gün öksürdüğünü duyunca sabaha kadar uyuyamamış hassasiyetimi belirten ifadeler kullanmıştım. Üzerine titrer uzaktan haber alır ve hoşnut olurdum. Bir gün karşısına geçip uzun uzun konuşmayı dertleşmeyi, kim olduğumu, ne hissettiğimi anlatmayı çok istiyorum. Bunu sürekli dile getirirdim. O'na dair o kadar çok sıfatım vardı ki kendisi bile duysa "bunları ne ara düşündün" diyecektir. İnsanın uzaklardaki kuzusu gibi geliyor insana. "Meraklı Melike" böyle biriydi işte. Bendeki yeri asla doldurulamayacak kadar büyüklükte... Bir ara kitaptan birşeyler okuyup, sorular sorduğuna şahit olmuş ve " aman Allah'ım bu sıfatlamalarım buna yetmez ne kadar hoş demiştim. O bana analı-kuzulu halleriyle o kadar hoş gelirdi ki zamanı kovalamaktan yorulmazdım. Oysa yollarım ona çıktığında belki de ben çoktan yaşlanmış olacaktım ama olsun o gün geldiğinde çok şey gelmiş olacak diye zaman akıp gitsin isterdim. Uyumadan saçlarını okşamak ve yine o uyumadan adamı çarmıha geren sorularıyla muhatap olmak arzum sürekli yenileniyor.


Bu sabah ona ulaşma imkanım oldu. Yaşını başını almış ama bedenini alamamış bu kendinden emini edepli, muhatabını önemseyen, muhatabını kuşatan ifade ve sorular soran sonra da vaktinin ne kadar değerli olduğunu ve yetişmek istediği yerin ehemmeyiteni bir ifadeye sığdıran bu Yürüyen Çikolata'nın aynı zamanda Türkçe'yi çok iyi kullanan ve konuşan Prenses olduğunu anlamama yetti de arttı bile. İsmiyle müsemma...


Sevgili Prensesim, gözümün nuru, beni kendisine pervane eden ışığım

Sana dair o kadar çok şey yazdım ki bir gün bunları sana verebilme umudumu hiç yitirmedim. Senin o saçlarının sayısı kadar sevilesi yanın en çok farkında olan erkek ben olduğumu hissediyorum. Sana söylenilenleri ihmal etmeyeceğini, bu öksürük marazına devalar arayacağını da biliyorum. Sen hiç bilmedin ama unutma yakın zamanda aldığın öpücüklerin toplam sayısının en az üçte birini ben göndermiştim. Bunu yaparkende bilmeden beni hissettiğinidüşünüyordum. Sana nasıl titrediğimi bilmeni çok isterdim. Bazen de sana kızardım "benim kelebek kanatlı meleğim" benden neden bu kadar uzaklara gittin diye. Şimdi sana bu mektunu yollama cesaretini sabah ki konuşmamızdan aldığımı bilemlisin. Yakın zamanda bu mektubu okuyacaksın ve karşılıksız sevme sadakat şampiyonu bu adamı o pamuk yüreğine misafir edeceksin. Sana bebekler biriktiriyorum belki bir gün ellerimle veririm.


Şimdi ideallerinden taviz vermeden, azim ve gayretinle insanlığa hizmet edecek güç, kudret ve bilgi birikimine gelmeni istiyorum. Unutma ayakta duramayacak kadar güçsüz olanlar düşkünlere yardım edemez ve onları tutup ayağa kaldıramazlar. Seni gözlerinden öpüyorum benim Kelebek kanatlı meleğim, konuşan, akıl yürüten, çok güzel yüreği olan, yürüyen çikolatam... Benden sana yazdığım mektupları istemeyi unutma. Artık sesinin de tüm renklerini biliyorum.Seni çok seviyorum. 03 Aralık 2010




Bekir Kale Ahıskalı
Lebibe'ye Mektuplar 186
Yürüyen Çikolata

2 yorum:

  1. Hayatda ve ayakta durmana yardım eden güzel dostların desteği ne kadar önemli .
    Arkadaş bulmak yada Dost olmak değil , o dostluğa sadık kalıp değerini kaybetmeden iyi bilmek daha önemli.
    Allah için kurulan Dostluklarında bâki olduğu bilinince ,artık sadece bunun tadını çıkararak yaşamak kalıyor geriye ...

    YanıtlaSil
  2. O benim canım, kanım, baştacım

    YanıtlaSil