2 Mart 2011

Ayşegül Tezcan’ın “Kayıp Zamanlar” isimli şiiri üzerine

Ayşegül Tezcan’ın “Kayıp Zamanlar” isimli şiiri üzerine


Kayıp Zamanlar bu şiirin başlığı bana Peter Hobbs’un “A Short Day Dying” (Kayıp Zamanlar) İsimli romanını hatırlattı. Romanda konu edilen “durumu her geçen gün kötüye gitmesine rağmen inancını ruhu ve kalbiyle koruyan kör kız” vardı. Gezgin vaiz Charles Wenmoth romana başka bir hava katıyordu. Şiirin bendeki ilk çağrışımı bul oldu.

Yine de bu şiiri ve daha çok Ayşegül Tezcan’ı anlamak için önce kendi ifadesiyle kendisinin ne yaptığı veya ne yapmaya çalıştığını anlatan iki satır yazısına bakmalıyız.

“Umut kıyılarından hayal okyanuslarına kürek çeken deli bir kızın türküleri yaşadığım ve kaleme almaya çalıştığım...” bu iki satır onu anlamak için yeterli….

Ayşegül Tezcan’ı sadece şiirlerinden tanıyorum. Her şiirini satır satır okuduğumu itiraf edeyim. Zaman zaman imgelere boğduğu kendi yalnızlığı, zaman zaman bir uçurtmanın kuyruğuna bağlayıp tüm aleme gösterdiği özlemleri… Dediğim gibi Ayşegül ile hiç tanışmadık, hiç konuşmadık ve hiç yazışmadık… Bana Ayşegül Tezcan’ı soranlara veya hangi şairi okumalıyım diyen şiire sevdalanmak isteyen ger ilgiliye bizim Ayşegül Tezcan’ı oku dediğimi biliyorum. Şiirleriyle o kadar bizdendi ki….

Gözlerimin Işıklı Kahvesinde Sabahla isimli şiirlerle kardığı nesir türü yazısı vardır. “Yüreğim yeniden çarpmaya başladı. Karartılar dolaşırken içimde, sevdalı bir yağmur büyüdü gözlerimde. Rüzgarda savrulan, kurumuş yaprakların sesi geldi bahçeden. Damlalar okşuyordu güzelliklerini. Eteğimdeki çiçekler, açtı avuçlarında. Hüzünleri yatırdım sonbahara, seni beklemeyi öğrendim yar. “ O kadar özlem doludur, o kadar içtendir ki tekrar tekrar okuma gereği duyarsınız.


Bekir Ahıskalı olmayıp şiire ısınmaya çalışan lise öğrencisi olsaydım, şiiri sevmeye çalışsaydım bu sevdirme işini en iyi Ayşegül Tezcan yapar diye okumaya Tezcan’la başlardım…


K’ayıp Z’amanlar’ a gelince (‘) larla bölünen her satırı bir (‘) lı bir de (‘) sız okumak gereği duyuyorsunuz.

”Kendi içine kapandı bu şehir
Çılgınlar gibiyim
İçimde bir ağlamak
Aynalar bin parça”


Şiirlerin bazılarında başlığı yahut ilk dörtlüğü okuduğunuzda bilinçaltınız size şunu telkin eder. “Bu şiiri bu kadar okumak yeterli geri çekil” yahut “ bu şiire devam etmelisin” diye. Tezcan’ın Kayıp Zamanları’nı okurken bilinçaltımdan bu şiire devam etmelisin telkini aldım.

Unutuldum mısra mısra…
Sayfalar arasında kurutuldum.
K’ayıp zamanlarımda
Çıplak hüzünlerimle
Uykusuz şiirlerle s’aklandım
Damağımdayken tadın
Kıskıvrak sardığın
Islak öpüşlerle paklandım

İkinci bölüme “Unutuldum” diye sitemle girilse de Kayıp diye saydığı zamanlarda şiirlere saklanışını ve hayalen öpüşlerin kendisini akladığını düşünmekte. Şiir olarak baktığımızda örgü tam gibi gözüküyor ama ben Tezcan’ın bu ters açı bakışı nasıl yakaladığını ve şiirine nasıl işlediğini merak ettim. Sanırım “sevgili” bu şiiri okuduğunda bensiz de oluyormuş fikrine kapılabilir.

Dağın dağa kavuşması kadar
İmkanlıydı kavuşmamız
Hüznüme gülümserken
Alışmadım yokluğuna
Bensiz gidişlerine
A-lı-şa-ma-dım…

Karışamadım uzaklara
Yetmedi varlığım
Yalan da olsa
İçten bir söz istedim
“Kal” gibi…

Yine Tezcan’ın bir çok şiirinde yaptığını yaptığını görüyoruz. “Dağın dağa kavuşması kadar imkanlıydı kavuşmamız” Anadolu insanının dilinde olan “Dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur” ifadesinin sevda engel tanımaz ifadesiyle kardığında bu ifadeyi çıkarmış olmalı.

“Karışamadım uzaklara” bu şiirin en çok beğendiğim ifadesi… Yine ters açı, yine tam isabet. Ezberi zor ama unutulması mümkün olmayan ifadeler





Sus’tun…
İçimde büyüttüm seni
Kalbimi kıran.
“Yar” Gibi…

Her sevda gibi “istenen ama mecbur kaldım” şeklinde ifade edilen bir büyüme süreci var.

Z’amansız bir siyahtım…
S’oyundum…
Gökkuşağını giydir bana
Yahut mavi denizleri
“Şiir” ol…
Kurtar beni…

Z’amansız bir siyahtım…
S’oyundum…

Bu kısımda şair şayet bir sembol kullanmadıysa ve birine gönderme yapmadıysa “S’oyundum” şeklinde kullanmaktan kaçınıp sadece “soyundum” demeliydi… Sevgili Tezcan “Şiir ol kurtar beni” dese de sevgili şiir olmazsa yaşayamayacağının bilincinde olmalı…


Dudakların, gözlerin, ellerin
Ordasın biliyorum
G’öz yaşlarımın ardında
Duruyorsun
“Sus” gibi…
Z’amansız…
Gitmeye meyilli…


Sevgili Tezcan’da çok iyi biliyor ki, karşımızdakini sevilen, beklenilen, özlenilen yapan içimizde büyüttüğümüz, hayalini kurduğumuz, düşlediğimiz, düşündüğümüz halidir. Yoksa O hep vardı ve hep oradaydı adı sevgili değildi o adı vermek bize düşünce kıymetlendi…


Şiir ana hatlarıyla bu. Tezcan’ın şiir yolculuğunda belki bilerek belki bilmeyerek “Parnas” ın izlerini taşıdığını düşünüyorum.

Sevginin ölümlü değil ölümsüz yanını işlemesi ise Tezcan’ı sevgi de olduğu gibi şiirde de inatçı yapacaktır.

Bana göre Ayşegül Tezcan, Mallerme gibi sessizlik içinde düşünen bir kafa ve onun gibi bir öncüsünün arkasına sığınacak ve onun arkasında varolacak bir şair değildir. Bu sebeple kollarını daha çok açmalı daha çok kitleye ulaşmalı ve kendisini tanıtacak öncü şairlerini var etmelidir.

Kısaca diyorum ki “güzelliklerle doludur Ayşegül’ün yalnızlığı ve düşle estetiğin kadın zerafetinde buluştuğu ender kalemlerdendir”

Şiiri yalın, nesiri imgelerle dolu bu kalemi kutluyorum

Bekir Kale Ahıskalı
Şiir Tahlilleri-5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder