26 Kasım 2010

Ocaklar ve Küller

         Ocaklar ve Küller

Ne olacağını bilerek bekliyoruz. Yaşlılarımız derlerdi ki "vakit, saat tamam olmadan yaprak bile yerinden kıpırdamaz". Öyle bir bekleyiş içindeyiz. Yoğun bakıma alınalı iki gün oldu.  Hemen her gün burada bekliyorum. Geceli-gündüzlü... Nasıl bir yönetim anlayışı olduğunu çözemedim. Yaklaşık  yirmi beş metre uzunluğunda bir koridor düşün. Bu koridorun içe doğru genişleyen bir bölümü daha var. O bölüm bekleme salonu olarak kullanılıyor. Aynı koridorun bir başı yenidoğan ünitesi diğer başı yoğun bakım ünitesi. Her saat bir kaç doğum ve bu doğum yapanların yakınlarının sevincine şahit oluyorum. Diğer başta ise sürekli ağlayan ve endişeyle bekleyen ümitsizlerin yakınları can çekişiyorlar. Bekleme salonu ise aynı ortam. Gözleriniz dolmuş ve dalıp uzaklara gittiğiniz bir anda size doğru uzatılan bir tepsi baklavayla birlikte "alır mısınız?" hitap sualiyle karşılaşıyorsunuz. Başınızı kaldırdığınızda mutlu bir yüzle karşılaşıyorsunuz. Bir kaç kez Muhasebe isimli şiirimde yer alan "her doğan ölüyor görmüyor musun?" dizesini söyleyesim geldi. Kimsenin sevincini kesmeye de hakkım olmadığını düşünerek sustum.


Yoğun bakım ünitesinde yatan hasta yakınlarına günde beş dakika görme müsadesi veriyorlar. Ayrıca o beş dakikalık zaman dilimini aynı anda bekleme salonundaki televizyon ekranına yansıtıyorlar. Hasta yakınlarıyla konuştuğumda anladım ki bu yol uzun bir yol olabiliyor. Yetmiş beş gündür yatan hastalar bile var.

Sevgili Lebibe

Buranın yegane gerçeği günde bir veya iki cenazenin çıkması. Soğuk kapıları var ve o kapılar açıldığı an ürperiyorsunuz. Hemen kapıya koşturuyor ve çıkan sedyenin sizin yakınınız olup olmadığına bakıyorsunuz. Yaşam ile ölümün en uç noktalarının olduğu bir yer burası. Beş dakikalık görüşmeden sonra doktorlar yatan hastalarla alakalı soruları cevaplıyorlar. Kısa kısa cevaplar veriyorlar. Benim ilk iki günde anladığım ve bize söylenilen "beklemenize gerek yok, acil bir durumda sizleri haberdar ederiz." Bu cümle fazlaca geniş olanlar için yeterli bir cümle olabilir ama içeride yatan hastanız haftada üç gün diyalize giriyorsa bu ifade sizi tatmin etmez. İleri derecedeki bir diyaliz hastası bu seansların birini aksatırsa başka sıkıntılarda baş göstermeye başlayabilir. Bugün de diyaliz günü bakalım ne yapacaklar.


Öğlen saatinde gelen ziyaretçilerimizin hemen hepsi o beş dakika hakkını kullanmak istiyorlar. Oysa bu mümkün değil. Gece beklediğim bir durumda doktora görmek istediğim ricasında bulundum. Bu gibi yerlerin kuralları olsa da anladım ki sizin ılımlı ve anlayışlı yaklaşımınız bu  kuralların esnetilebileceği anlamına geliyor. Doktor müsade etti ve ben gece girerek ziyaret ettim. Tamamen makina desteğiyle yaşıyor. Alnını sildim, yüzüne dokundum. Duyabiliyorken söyleyebildiğim "baba seni seviyorum ben burada bekliyorum" cümlelerini kurabildim. Doktorun bu ziyaretimden diğer hasta yakınlarının haberdar olmaması isteği doktorla aramızda oluşan samimi ve güvene dayalı bağın yansımasıydı. Bu üniteden henüz yaşayarak çıkanı görmedim. Bakalım gelen zaman bize ne gösterecek.

Ocaklar ve küller... Lebibe sanırım bir ocaktaki ateş daha küllere dönüşmek üzere. Hakkımızda hayırlısı diye dua etmekten başka çaremiz yok. Hepimizin içinden geçen "ebeveynimiz veya sevdiklerimizden birisinin yardıma ihtiyacı olduğunda elimizden geleni yaparız" diye bir düşünce vardır. Ben zaman zaman kendimi sorgular ve bu yardımda ne derece yararlı olabileceğimi veya ne kadar sınırsız olabileceğimi düşünürdüm. Yaşadıklarım ve duyduklarım bana göstermişti ki söylev ile eylem farklı olabiliyor. Bir çok insan çaresiz ebeveyninden uzak durabiliyor ve ben böyle bir durumda ne yapacağımı yaşayarak görmek istiyordum. Pederim yoğun bakına yatırılmadan önce bir çocuğun altını değiştirircesine yardım edebildiğimi görünce babamın benim yüreğimdeki gerçek yerini kanıtlarmışçasına mutlu oldum. İnsan kendini test edebilmeli demek. Ahkam kesebilen bir dilimizin olup olmadığını bilebilmek, öğrenebilmek güzel olan bu.


Bu durumda çocuklar yetişkinleşiyor, yaşlılar çocuklaşıyorlar. 10.07.10



Bekir Kale Ahıskalı
Lebibeye Mektuplar 123
Ocaklar ve Küller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder