26 Kasım 2010

Partiküllerden oluşturduğumuz sevda.

Partiküllerden oluşturduğumuz sevda.
 
İnsanların nefislerini açlıkla terbiye ettikleri günleri yaşıyoruz.. İçimde o ay gelse de üzerime düşeni yapsam gibi bir beklenti yoktu. Belki de yaşadıklarım bunu hissetmeme engel oluyor. Yoğun günlerimizden kurtulduk sana, kitap okumaya ve yazdıklarımı daha düzenli hale getirmeye daha fazla vakit bulabileceğim. Öyle de olmalı...
 
Meşruiyetini yitirmiş bir hasreti çekmek bir şaire yeterince acı vermez. Bense acılarımı da yaşayarak tüketmek istiyorum. Sevdan omuzlarıma bir hamalın çektiğinden daha ağır yükler yükledi. Kasıklarımda sancılanmalar hissediyorum. İçimde depreşen, tepinen günümüze ait bir tasa ve üzüntü değil. Somut birşeyler aramaksa yanlış olacaktır. Başkalarını kıvrandıran, yörüngesinden çıkaran şeyler beni yörüngemde çıkaramadıkları gibi onları engel olarak görmediğimden nezdimde bir ehemmiyetleri de yoktur. Benim sancılarım yüz değiştiren, yasalllaştırılan duygulara bineaen olur. Bir gönül istemediği hatta istenmediği bir adreste ikamet etmek zorunda kalıyorsa bu beni ziyadesiyle etkiliyor. Varlıklarından mutsuz olanlar kadar, ortamlarından mutsuz yüzlere de rastlamaktayım. Adresi sabitleştirilen ama istenmeyen duyguları ve belkide tatminleri yaşamak insana ne kazandırabilir ki? Kafamda sürekli bu sorular dolaşmakta.
Yaşadıkları devrin sancılarını değilde geleceğe dair sancılar çeken insanlar yaşadıkları devirde anlaşılamayablir hatta dışlanabilirler. Sanırım aynı zaman diliminde yaşadıklarım tarafından yine zamanla bu duyguları yaşamam sağlanacak gibi. Yüzü asılan yakınının bu asıklığın sebebini sormadığı gibi umursamadığını gördüğüm bireylerle aynı caddelerde yürümek bana zul gelmeye başladı. İnsan aynı yastığa baş koyduğu birinin duygularını, tercihlerini hiç mi önemsemez?
 
Sanırım ben bu hesabı yapamayanlardanım. Mantık ve hesap der ki; duyguların da tıpkı somutluklar gibi hesap edilebilir yanları vardır. Bir bütün sevdayı oluşturabilmek için partikülü andıran bir sürü duygu zerreciklerini bir araya getirmelisiniz. Rızasından rızasızlığına, bakışından mimiğine, hitabından susukunluğuna, bilgeliğinden cehaletine, eğitilebilirliğinden yontulmamışlığına, hassaiyetinden vurdumduymazlığına kadar... bir sürü miniklerden dev cüsseli bir sevda oluşturursunuz. Bu dev cüsse büyüklüğü kadarda hafif bir yapıya sahiptir. Sonra bizde istenmeyenler, bizim istemediklerimizin devamı halinde bu dev cüsseden parçacıklar kopmaya başlar. Suyun toprağı yalayarak koca kara parçalarını yutması gibi hergün biraz daha küçülür. Bir gün bakarız ki elimizde tutabildiğimiz duygular sadece mecburiyetten kaynaklı yine mecburiyetten, toplum baskısından, şirin ve bütün gözükme gayretinden sebep olanlar. İşte o zaman aslında onların da elimizde olmadığını anlarsız. Beni kahreden işte bu durumda sürdürülmeye devam edilenlerdir.
 
Bütün bunları paylaşmak istedim. Mutsuz muyum? Hayır değilim mecburiyetimden yanında olamadığım ama sürekli yükünü çektiğim bir duygu zenginliğim var. Ben taşımak ve yaşatmakla mükellefim. Birgün hisssetirme görevide verilecektir insana.
Yazmış olduğum bazı mektupları sana göndermeme kararı aldım. Mektuplarımda bahsettiğim duyguları senin bilmene hakkım olmadığı düşüncesiyle yaklaşık on adet mektubumu çantama geri koydum. Zamanı gelince kimbilir belki elden verme cesaretim olur.28.08.10
 
Bekir Kale Ahıskalı
Lebibeye Mektuplar 128
Partiküllerden oluşturduğumuz sevda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder