11 Aralık 2010

15-Minare Alemleri



Siz dalgındınız!...

Ben; benliğimi geliştirmek ve doldurmak için gökyüzüne bakıyordum, bütün minaleri alemlerinden gökyüzüne asmışlardı. Her alemi iki kuş bekliyordu. Uyuyan bir çocuğun nefes diye, dünyayı içine çekme çabasını görüyordum.


Siz uyuyordunuz!...

Ben; benliğimi uyutmamak için çalışıyordum. İki dağı tarttım bir terazide. Bir miskal ağır gelenin kefesinin tozunu almayı unutmuşum meğer. Siz uyanınca daha önemsiz şeylerden konuşmaya başladık. Dönen bir dünyaya daha güzel dönmesini öğretiyordu Mevlana. Yerden yükseltmeselerdi eğer kaldırımlarda yürüyemezmiydik acaba. Yüksek kaldırımlarda yürüyenler daha mı elit olurlar yoksa insanlar daha yüksek kaldırımlara mı layıktırlar?


Siz duymuyordunuz!...

Ben; yüzü isli bir körükçüyü anlamaya çalışıyordum. Körüğün ateşinde narlattığı demire "dövülmeyi göze almayan demir zincir olamaz, demir molozu olarak kalır. " diyordu. Toprağın altındaki zindana katlanamayan tohumun geleceğinin olamayacağını anladım.



Siz önemsemiyordunuz!...

Ben; benzerliklerin ne kadar yanılttığını düşünüyordum. Dış görünüş aldatıyordu. Bir zincirin dıştan görkemli görünmesi değil, en zayıf halkası belirliyordu gerçek yüzünü. Tevâzuyla alçalışı; vakarla, kibiri; tasarrufu, cimrilikten ayıran farklılıkları önemsiyordum. "Bildiğim bana yeter" diye ile "daha bilmem gereken çok şey var" diyen iki bilgin kisveliden hangisinin yanında olmam gerektiğini düşünüyordum.


Siz dalgındınız!...

Ben; akıp giden zamanı önemsiyordum. Ulaşması gereken zamandan çok daha sonra adresine ulaşmış mektup gibi, ulaşması gereken zamana göre anlamını yitirmiş, merakı gidermek ve geçmişten gelmesi itibariyle değer kazanmıştır. İnsanda böyledir bir yerde değerini yitirirken, başka kıstaslara göre başka değerlerin değerlisi olmaya başlar. En vahci cinayeti işleyen bir katil, insanlığından kaybettiği değer kadar kirli bir saygı görür katillerin yattığı hapishane koğuşunda.


"Yakından bakınca bizi altüst eden şeyler, uzaktan ne de berrak görünür"*
Kurdun özgürlüğü kuzunun masumluğuyla tartılmamalıdır. Kötülükler garip giysilere bürünürler, aldatıcı isimler, görüntüler altında hemen saklar kendini; doğrunun bir parçası arkasında, asıl maksadını gizler; gösterdiği doğruyla yalanını yutturur.

Tilki, "kardeş !" der, "Geçiyordum uğradım !"



Bekir Kale Ahıskalı
Ağustos 2010
Kekeme Kaval-15 (Minare Alemleri)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder