11 Aralık 2010

37-Olsaydı / n bir nefesi / n yeterdi.

 



37-Olsaydı / n bir nefesi / n yeterdi.

Hani dudaklarımdan çıkan kelimelerin gözlerimde yaktığı ateşi görüyor da ondan seviyor desem hayır onu görmesi mümkün değildi. Onun gözleri içe bakmaya başlayalı çok olmuştu.

Gelmeyecek olan bir baharı özlemek gibi, yahut gelecek olan baharı göremeyecek olan adamın özlemi gibiydi babamın özlemi. Benim sevdiğimi seviyor, sevmediğimin iyi yönlerini anlatıyor, zorlamadan sevdirmeye çalışıyordu. Ama biri var ki ne kadar seversem seveyim daha çok sev çünkü ben onu çok seviyorum diyordu

Hava kararıp, karanlık üzerimizi örtünce bir korku yaşadığını hissederdim ama anlam veremezdim. Işıkla dostluğu oradan geliyordu. Geceleri sevmezdi.

Ömrünü hep başkalarını düşünmekle geçirmiş ve onlara yardım için koşuşturmuş. Yakınındakilerin derdinin de sevincinin de pek farkında değildi. Yıllar sonra ona “Dağın eteklerindekiler başının sisli olduğunu göremezler ve onlar dağı eteklerindeki bahar ile düşünürler. Oysa dağların başı hepimizin başından daha önce ağarır” düsturunu ben öğretmiştim.

“Gözlerimi kaybedince anladım ki gözlerim en önemlisiymiş şimdi sorsalar annene bile vermezdim onları ama deseler ki göze ihtiyacı var çıkarır verirdim” hayatında bir kere bile görmediği insan için böyle demişti.. Onun ağladığını bir daha görür müyüm bilemem ama gözleri içe bakan adamın senin için gizli gizli ağlamasına şahit oldum.

Bir insan olarak, bir baba olarak, bir arkadaş olarak sade bir insanın manevi ve deruni hayatını anlatmak zordur. Ben onun sana dair düşündüklerini tam ifade edemeyeceğimi de biliyorum. Açık ama görmeyen gözlerini bir noktaya diktiğinde sana dair bir şeyler sormaya hazırlandığını anlıyordum. Bazen bizi beyninde örgü haline getirdiği pamuktan saraylara oturtmak için bir usta titizliğinde düşünürken bir an hasta olduğunu unutuyordu. Zaman zamanda sana olan açlığını, uzaktan hissettiği sıcaklığını yanında hissetmek istediğini dile getiriyordu. Yine bu açlığı ve çaresizliği hissettiği bir gün “olsaydı bir nefesi yeterdi” dediğinde gözlerim doldu ve uzunca yüzüne baktım. Dudaklarında çaresizlik kadar senin adın da vardı. İçinden kopan bir samimiyetle söylemişti.

Bu cümlenin üstüne bir şey yazmak veya söylemek bana düşmezdi. Anladım ki sen bize cansın, sen bize nefessin.

Ey benim başı dumanlı dağım.

Sana olan açlığım ve muhtaçlığıma rağmen huzurunda edepsiz bir laf etmeyeyim diye sustum...


Bekir K Ahıskalı
2010
Kekeme Kaval -37

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder