11 Aralık 2010

39-Ucuz Sözler Ansiklopedisi

39-Ucuz Sözler Ansiklopedisi




Eğitimin en kısa yolu sokaktan alınan eğitimdir. Kalite süzgecinden geçmediği gibi, kimden geldiğine de bakılmamaktadır.Kısa, ağır ve ucuz sözcüklerin pazarıdır sokak. İnsanın en acıyan ve en hassas yerlerine saldırırlar. Görsel yaklaşımları sayesinde de çirkini güzelleştirme yerine güzel olanı, beğeni süzgeçlerinden geçirdiklerini taciz ederler. Güzel, yakışıklı ve cazibeli olan karşı cinsleri hedef alırlar. Tacizlerine sebep olarakta kurban olarak belirledikleri kişilerce görünüm itibariyle tahrik edildikleri mazeretine sığınırlar. Çirkinliği düzeltme konusunda asla tahrik edilemeyen bu zavallıların kullandıkları Ucuz Sözler Ansiklopedisi adında dil ansiklopedileri vardır.

Güzel ve üslubunda olan ne varsa onun düşmanı olarak karşımıza çıkarlar. Efendiliğe asla tahammülü olmayan bu serserilerin kendileriyle sorunları olduğunu düşünmemek elde değil. Sidik torbasını andıran kelime dağarcıkları vardır. Kokuşmuşluk, argo, küfür ve gayri edebi ne varsa hepsini bu torbada cem eder ve dillerinden def-i hacet yaparcasına toplumun ahlekını bozarlar. Sevdiklerine, sevgililerine, aile büyüklerine, en yakın arkadaşım, dostum deiklerine bile yanı dili kullanırlar. Ya kendilerine benzeyen sevgililer bulurlar yada tanıştıkları güzel lisanlı insanları bu dediğim ölçülere uygun hale getirirler."Sevgi" üst kimliğinin altında adına aymazlıktan tutun, kıtmet bilmezliğe, argodan tutun, küfürbazlığa kadar bir sürü alt kimlik oluşturdukları gibi kendilerinden başkasını umursamadıkları bir dünya meydana getirirler.

Kulaktan kulağa bulaşan bir dil kullanırlar. Bu bulaşıcılığa maruz kalmamak imkansız denecek kadar zordur. Ya iradeniz dışında kulaklarınıza misafir ederler bu Ucuz Sözler Ansiklopedi maddelerini yada duyurdukları bir dostunuz, ahbabınız sayesinde sizinde tüketebileceğiniz bir mesefeye kadar sokarlar. İstemediğimiz halde kulaklarımıza kadar sokulan bu istenmeyen sözcükleri duymama gayretine girişmişken şimdilerde Ucuz Kalemler Sözlüğü diye bir sözlük yazma gereği duyar oldum. Adına yazı dili, şiir, düşünce, roman, anı vb...denilerek yazılı bir halde okuduğumuz ekrana düşmeye başladı. Bu üslubun bu kadar hayat bulması veya tüketicisinin olması ise toplum olarak basiti alıp hayata uygulama, düşünceden kaçma, idrakten uzak olma, izan eksikliği, kendini yetiştirememe gibi yanlarımızı ortaya çıkarmaktadır. Toplum olarak güzel dilimize sahip çıkmadığımız gibi başka milletlerde pek olmayan kendi cihetimiz açısından zengiliğimiz sayılabilecek konuşma dilimiz ile ibadet dilimizin iki farklı dil olması güzellik ve zenginliğinden de yaralanamamaktayız. Kaldı ki yükün ve zenginliğin altına girerek ibadet dilimizi anlama gayretine girişmediğimiz gibi onu da tüketime hazır bir şekilde kendi dilimize uyarlanması gibi kolaya kaçma gayretindeyiz. Orijinal metinler kendi dilinden okunabilmelidir. Yine kaldı ki diller yapısı itibariyle farklı olduklarından bire bir tercüme edilmeleri de mümkün olmamaktadır.

Dilimiz itibariyle zengin bir babanın fakirlikten kıvranan çocukları gibiyiz. Eğitimcililerimizden tutun dilbilimcilerimize kadar kısır ve basit kelimelerle iletişim kurar olduk. Daha dün bir arkadaşımın meşgalesinden bahsederken Bir lisede müdür muavini dediğimde İlköğretim 6 ncı sınıf öğrencisi olan öğrenciden bana yöneltilen"dayı muavin ne demek?" sorusu dil kullanımında ne seviyede olduğumuzun göstergesiydi. Oysa bu öğrencilerin müfredatlarını incelediğimizde muarifimizin belirlediği 101 Temel Eser diye belirlenen eserlerin kaçını okumuş olması gerektiğini göreceğiz.

 

Okumayan, inandığını teferruatıyla ve sebepleriyle bilmeyen, eksik bildiği kadarıyla bildiğinin doğruluğunda ısrar eden, geleneksel bir kulaktan dolma eğitim çarkına kurban edilen ebeveynlerimizin yetiştirdiğini sandığı, bu haliyle de sokağa saldığı bir neslin kısır lisanının kuşatması altındayız. Sebep her ne olursa olsun hiçbir insanın eğitim hakkı elinden alınmamalı diye düşünüyorum. Yetiştirmediğiniz erkek ve kadının çocuklarını sokak yetiştirir ve yetiştirilen bu çocuklar suç örgütlerine servis edilir. Kıyafetten cürme, ibadetten isyana, ateistlikten deistliğe, şuculuktan buculuğa kadar kimlik ne olursa olsun eğitim hakkı engellenmemelidir.

Yaşadığımız toplumda maddiyat sınıf farklarını belirlediği gibi bu seviyesini yükselten bireylerde istedikleri sınıfın içine girmeye hak kazanabiliyorlar. Eğitmediğimiz ve alt kimlikler vererek uzaklaştırdığımız bireyler gayri meşru yollardan kazandıkları parayla kapı komşumuz olacak kadar yakınımıza sokulabiliyor ve sokak denilen kontrolsüz eğitimin alınabildiği, öğretimin verilebildiği bir alanda çocuklarımıza oyun arkadaşı olabiliyorlarsa eğer bu gayrimeşruluğa iten zorbalıktan kazandıklarıyla statü elde edebiliyorlarsa dışladıklarımız tarafından birgün dışlanmamak için hoşgörü ve temel değerlerden taviz vermemek kaydıyla değişime hazır olmalıyız.

Unutmayalım toplumların ve vatanların kaderini toplum ve vatanların kabul etmedikleri belirler.

Bekir Kale Ahıskalı
Ekim 2010
Kekeme Kaval-39

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder