11 Aralık 2010

5-Fırat'ın Kıyısında Öpüşmek

 

Fırat'ın Kıyısında Öpüşmek

Ürettiğiniz düşünce derinlikten ve anlama çabasından ne kadar yoksunsa bu düşüncenize takipçilerin olmasını beklememlisiniz. Olgu ve olaylara bakışımızdaki lirik turum anlama ve dolayısıyla anlaşılma ihtimalini ortadan kaldıracaktır. Katılmadığımız, hatta karşı olduğumuz düşünce ve oluşumları anlamaya çalışarak sosyal bilimcileri şaşırtmaya ne dersiniz?

Alnı secdeye varmayanı anlamaya çalışarak, onun bizim neden secde ettiğimizi anlamasına katkıda bulunmuş olmaz mıyız? Bir ateistin neye? niçin? inanmadığını bilmek, bir deistin tanrının varlığını kabul ederken dinleri neden reddettiğini anlamamızın bize ne gibi faydalar sağlayacağını düşünmek, alışılagelen toplumsal ve kitlesel anlaşmazlıkları bitirmek adına anahtar rol oynayacağı kanaatindeyim.

Zihinsel kör vatandaşlarının sayısı bir hayli fazla olan bir milletiz. Bağnazlığı görücü usülü olarak benimseyenlerimiz var. Şekil itibariyle benimsenmeye başlanmış birçok şey. Cehalet mobilleşmeye başlarken, bilgelik tipi beyinde değil makyajla oluşmaya başladı. Toplum olarak uygar davranış oluşturma gibi bir gayretimiz yok. İçerimizde görmek istemediğimiz marazlar oluşaya başladı. Kendimize bile dillendirip itiraf edemediğimiz yanlarımız var. Önyargısı doğuştan gelen bireylerimiz var.
Bununla beraber değişmekten korkanlarımızın sayısı, değişirsem mevcut düzenimde elde ettiğim menfaatlerde azalmalar olur düşüncesinde olanlardan daha fazla. Temel dinamiklerimize çok fazla dokunmadan, deforme etmeden yeni olanı kabullenmemizin zamanı çoktan geldi. İnsanların giyim tarzları düşünce yapılarının bir yansıması olarak değişirken, giyim tarzı değişen ama düşünce yapısına her geçen gün çağdışılıklar katarak hayatını idame ettirenlerimiz var.

Bizim gibi düşünmeyip, yaşamayanları benimsemediğimiz sürece toplumsal huzuru bulmamız mümkün değildir. Bizin sizyasi düşüncemize sahip olmayanlarında var olduklarını ve onların da yaşama haklarını olduklarını hukukun hepimizin hukuku olduğunu kabul etmemiz gerekir. Günümüz toplum yapımızda yazılı olmayan ama hayatımızı şekillendiren kurallar var. Düşüncelerin beyinlerde olduğunu, görsellikle alakalı olmadığını bir kere daha hatırlamalıyız. Öpüşmek şark kültürüyle büyümüş, garplı görünüme sahip, plajlarımızda turistlerle flört eden gençlerimizin hakkı olduğu kadar Fırat'ın, Dicle'nin, Çoruh ve Asi'nin sularında çamaşır yıkayan kızlarımızın da hakkı olduğuna inanmalıyız. İnsanoğlu birkaç temelden meydana gelir, yaşamını da bunlarla şekillendirir. Duygular, inançlar ve yaşamını idame ettirme şekli. Yaşamını idame ettirme şeklini ise inaçlarının gereğini yaparak şekillendirir. Bunu başkalarının inançlarına saygı göstererek hak ve hukukuna inanarak yapmalıdır. Duygular ise her devirde, her çağda aynıdır. Sevmek ve bunun karşıtı olan sevmemek.

Bütün bunlara bağlı olarak sevgi ve nefret ortaya çıkar. Sevgi veya sevmemek terbiye edilebilecek duygulardır. Sevmemek terbiye edilmediğinde nefret ve cana kasdetme haline gelebildiği gibi, sevgi de terbiye edilmemesi durumunda aşağı yukarı aynı sonuçlar doğuran bir duygu halini alacaktır. Bunlar temel değerledir.

Devlet olma gibi bir hak düşüncesi ise yapılan haksızlıklar ve ezilmeleri yaşayan her halkın eninde sonunda başvurabileceği bir mücadele yöntemi olarak tercih edilmesine rağmen günümüzde tercih edilmesi gereken bir mücadele yöntemiz olmamalıdır. Beyinlerinde bu düşünceyi besleyenler zamanın gerçeklerinden uzak, kendi hırs ve takıntılarının esiri insanlardır. Artık hangi milletin veya devletin içinde başka milletlerden bireyler yokki. İçimizdeki Amerika'lıların sayısı, Afrika'da olan vatandaşlarımızın sayısındaan daha az değildir. Gelini zenci, damadı arap olanlarımız var. Bu noktadan hareketle mesele devlet olma veya devlet kalma meselesi olmaktan çıkmak üzeredir. Burada mesele bireyleri müreffeh bir yaşam süren, tebası mutlu ve huzurlu aynı zamanda sevgi ve saygı dolu devlet kalabilme meselesidir.

Bizler öğretileri sadece erkekten yana tavır ve hak koymayan bir dine mensup olmakla beraber erkeğinin yaptığı birçok dindışı uygulamaları da din olarak benimseyen doğu ile batısı arasında birkaç medeniyet barındıran bir devletin tebası olduğumuzu önce kendimiz kabul ederek bu realite doğrultusunda farklılıklarımızı önce kendimiz kabul etmeliyiz. Doğu ile batı arasındaki yaşam kalitesini aynı noktaya çekme gayretinde olmalıyız. Duygularımızı hayata eşit oranda yansıtmamız gerekmez mi?

Değişmeye önce kendimizden başlamalıyız. Öldürülme ve hor görülme korkusu olmadan babasının mezarı başında Yasin okuyan travestiler görmeye de, sevgilisiyle el ele dolaşan, Fırat'ın kıyısında öpüşen kürt kızları görmeye de alışmalıyız.

Bekir Kale Ahıskalı
Ağustos 2010
Kekeme Kaval - 5 (Fırat'ın Kıyısında Öpüşmek)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder