15 Şubat 2011

Umudumu bir aha bağladım.



Umudumu bir aha bağladım.

Baharda eylülü yaşayan Seher'im!..

Bir telaş, bir koşturmaca, bir tutsaklıksın bende dursuz duraksız. Bu dertlerim var ya bir birbirlerine öyle kumalar ki üç talakla boşanamayacak kadar.
Seni olduğun mesafeden bitekileştirmeden seveceğim. Aramızda mesafeler olsa da biz olmayı yitirmeyeceğim. Ayrılığa kına yakarak gölgelerimizden kan sızdırmayacağım. Hilelere, oyunlara düşmeyeceğim. Mert geldiğim dünyadan er yüreğimle gideceğim. Sancılarıma çekerek tüketeceğim. Kıvranacağım ama güz yaprakları gibi kıvranarak ölmeyeceğim.


Asil tutkular tutunmaktan yoksun kalabiliyor bazen. İnsan demini kendisinin belirlediği bir sevdada yabancı bir konuk gibi kalabiliyormuş. Kendi hanimizde yalnız olduğumuzu hanemizin bacasına konan baykuşlar haber verebiliyorlarmış. Gözlerimizin raflarına farklı renklerde kadehler dizip yanıltabiliyorlarmış bizi.

Gözündeki ışıkla güneşe kafa tutan cancağızım... Seher'im!..

Her gecenin ardında açan bir sabahtır sevdan. Göğün göbeğinde açan çiçeğim. Bir nabız ahengiyle düzenliyorsun hayatımı. Sevdamı yüreğimdeki acılar biler. Hüzünse yüreğimde başlayan bir yangındır. Gözümde yaşlar, yüreğimde yangınlarla su ve ateş döngüsünü yaşarım hep. Kulakları yırtan ayrılık seslerine sağırdır kulaklarım.


Umudumu bir aha bağladım Seher'im!...

Yoksun!... Yoksulluğumla ölü sahillerin ötesinde bekliyor gibiyim. Uykularımı salıncaklarda, salıncakları kirpiklerimde sallıyorum. Heyecanlarımı katlayarak çoğaltıyorum. Onları herkeslerden saklıyorum. Ellerimi bile sokmadığım ceplerim ağızlarına kadar umutlarla dolular.


Uykuları sevgiliyi unutturuyorlar diye sevmiyorum derdim. Araya mesafeler girince, düşler de bana mükafat diye verilince ve huysuzluğun teslimiyete dönüşünce uyanmak istemiyorum. Artık uykuların eşiğini daha sık aşındırıyorum. İnsanın başka çaresi olmayınca da uykulardan tutkular çıkarıyor cancağızım.
Gündüz herkes gibi çağırıp gece kulağına iyelik sıfatıyla fısıldadağımsın Sevgili!.


Göğsüme iliklenen aşksın sen. Hayatımda yegane renk yegane ışık, yegane sessin. Sevdanla soşkun ırmaklardan gebe kaldı gözlerim. Gözbebeklerime düşüşün bir dilenciye verilen külçe kadar mutlu ediyor beni.

Sen ki güllere rengini veren güzelliğin sahibisin, asmalardaki tatlar dudaklarındaki tadı taklit ederler. Adının yanına adımı yazmak kıymetlendirir beni. Sana çıkmayan yol, yoluna çıkmayan yiğit kayıptadır. Sen hiç ağlama alnın kırışır ve gülmek Seher gülmek sana en ziyade yakışır.

Sesi gümüş temrenli Seherim!...

Bir tebessümün anlara, aylara, yıllara, asırlara değer. Sen benim için bir şiirsin hem yazılası, hem okunası. Sen benim için bir çiçeksin hem koklanası, hem bakılası... Söğük yapraklarının rüzgarla birlikte çaldığı ıslık sensin. Sensin turnaların kanadında yollanan selam. Karıncaların dinlediği en güzel şarkı ayak seslerindir.

Rengini damarlarımdakinden alan dudakları sahibi, al çiçeğim. Toprağın bağrına düşen cemre gibi ruhuma desen verenim.

Bak haykırıyorum işte!... Dertler yığın yığın, ayazlar lime lime, karanlıklar ilmek ilmek olsa ne çıkar. Gecikmiş düşlerime tazarruda bulunuyor, gözlerimde hasretini çığlık çığlık büyütüyorum. Ayışıkları beni ayartamayacak ben Seher'i bekleyeceğim. 15 Şubat 2011


Bekir Kale Ahıskalı
Sevgilime açık mektup-3 (Lebibeye Mektuplar 218)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder