1 Mart 2011

Gönül Çakı’nın Kırlangıç isimli şiiri üzerine

Gönül Çakı’nın Kırlangıç isimli şiiri üzerine

“Ebedi gecesinde bu dönüşsüz seferin
Hep başka sahillere sürüklenen biz
Zaman adlı denizde bir gün bir lahza için
Demirleyemez miyiz?”

Lamartine “Göl” şiirinde aklın sıkıcı ve denetleyiciliğinden kurtularak içten duygulara
Yelken açmıştı. Amacı yaşanmışı alışılmamış sözcüklerle sanat teknesinde karıp yansıtmaktır. İmgelerin insanı insanüstü bir hale getiren gücüyle iki görünüş altında (zamansal-mekansal yabancılık) ortaya çıkarak “yüzyıl hastalığı” ( Mal du Siecle) olarak nitelendirilen yaşama güçlüğünü yenmeye çalışır,

“açılmaz mı kelepçe,
çözülmez mi urganım?
yüreğimi döver oldun,
var git yoluna efganım”

Gönül Çakı bu dizede belki bilerek belki de bilmeyerek Lamartine’in dokunduğu o duvara el sürmektedir. Sevdasını kendisine dert edindiği kesin. Dörtlük olarak güzel örülmüş ve can alıcı bir dörtlük. Burada dikkat edilmesi gereken şey bir şairin okuyucuya oynamadan yazdığı bir dizenin aslında okuyucunun yüreğine ne kadar yakından geçtiğidir. Aslında bu dörtlükte şairin kendisine itiraf edemediği bir şey vardır ki o da ”kelepçenin, urganın etkisiz hale getirdiği bir yürek olarak gösterdiği sevdasının kelepçeye ve urgana gönüllü dolandığı gerçeğidir”

“Yüreğimi döver oldun
Var git yoluna efganım”

…derken istenmeyeni değil istenileni göndermekten başka çarenin kalmadığı bir durumda yarım ağız/tatlı ağız sözcüklerinin seçilmesidir.


“mahzenlere yoldaş oldu,
fikrim ve ızdırabım.
kaldık şimdi bir ben,
bir de dilsiz yalnızlığım. “

ve göğsümü kemiren,
o soğuk duvarlarım.
kurşun içen geceme,
bakar bakar ağlarım. “

Sekiz dizelik bu iki dörtlüğün ilk üçünde Necip Fazıl Kısakürek’in seçtiği sözcüklere ve sorgulamaya benzer sözcüklerin örgüsüne rastlamaktayız. Bana göre son yüzyılın en dertli, davalı, dava adamı ve kendisiyle kavgalı olan yegane şairi Necip Fazıl bir ekoldür ki Çakı kendisiyle yüreğiyle belki de genç yaşına rağmen beklentileri ile yaşadıklarının farklılığından kaynaklanabileceğini düşündüğüm bir sebepten dolayı bu yola girmiş bulunmakta. Çekilen çileler ve yaşantılar yalnızca şairin kendisini değil kalemini de olgunlaştırmaya başladığını düşünüyorum. Necip Fazıl’ın “Kaldırım Yalnızlığı” ile Çakı’nın “Dilsiz Yalnızlığı” aynı sokağın iki benzer sakini gibi duruyorlar. Yine okuduğum bu iki dörtlüğün üç ayrı dizesinde Fethullah Gülen’in “Kırık Mızrap” ın da yer alan birkaç dizeyle paralellikler görülmektedir. Bunu yazmaktaki maksadım şairler herkesi okumayabilirler (ben okumalarını öneriyorum) ama benzer dizeler farklı düşünce yapılarında olan şairlerin kalemlerinden çıkabileceğini hatırlatmaktır.


“hücrem kafesten ayrı,
parsellenmiş d/ağlarım.
kafesim hücreden gayrı,
örselenmiş b/ağlarım. “


Bu dörtlük bir yenilginin, kaybedilenlerin, üzerinde hakimiyetini kaybettiğimiz şeylerin üzerine söylendiğini düşünüyorum ki bu “Kırlangıç” olmasa da olurdu dediğim tek dörtlüktür. Dizeleri

“hücrem kafesten ayrı,
kafesim hücreden gayrı,

parsellenmiş d/ağlarım
örselenmiş b/ağlarım. “

haline getirdiğimizde aynı/yakın manalı sözcüklerin kullanıldığını görmekteyiz. Şimdi gerekli gördüğü bu dörtlüğü “Kırlangıç” şiirini yıllar sonra yeniden okuduğunda gereksiz göreceğini ve şiirinden çıkaracağını düşünüyorum


vay benim fikir çilem!
muştusuz zindanım;
kapım paslı kilidi,
kıramaz mı kanadım?

Zorluğu kanatlarla yenmeye çalışmak. O yükü kanatlara yüklemek yine şairlerin alışılagelmiş bir söylemidir.

Necip Fazıl’ın “Sakarya Türküsü” nde rastladığımız

Ne ağır imtihandır, başındaki Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

Yükün ağırlığını kanaryanın cılız kanatlarıyla anlatmanın bir başka şeklidir.

“Kapım paslı kilidi”
kısmında ifade eksikliği var gibi duruyor…



pran/gamı çöz de git!
dilsiz değil isyanım.
sürgü çekildi s/özüme,
sürgün düştü kanadım.

“Kırlangıç” şiirinin en zengin bölümünü bu dörtlük oluşturuyor. Şiirin başka kısımlarından bir dizeyle çatışan bir nokta daha var. Sanırım bu şairin kendi iç derinliğinden kaynaklanıyor ki


dilsiz değil isyanım.
(bir de dilsiz yalnızlığım. “)

Dilli isyan, dilsiz yalnızlık kısmıdır. Şairi adeta konuşamadıklarım var der gibi…


kırlangıca y/el değmez,
zincire dolana infazım.
içim taş/tı dışıma,
duyulmaz mı fery/adım.


Şiirde kullanılan (/) lar gereklimiydi…
Kesinlikle gerekli ve şiiri şiir yapan en yerinde ayraçlar olarak göze batmaktadır.

Gönül Çakı iyi bir kalem ve her geçen gün daha iyi olacaktır.


Zamanla birlikte kendinide aşmaya çalışan Çakı, içine düştüğü bu girdabı sergileme cesaret ve becerisine hayran olmamak mümkün değildir.
O kadar içten ve derdi o kadar bizden ki…

Şairleri sürekli bir yalnızlığa sürgün eden kurulu düzene arkasını dönüp kendi yelinde savrulması güzel şiirler yazmasına sebep olsa da zaman (eğer birçok Türk Kadını’nın düştüğü izdivacı gönüllü esarethane haline getirmez ise) Gönül Çakı’yı dev bir kalem yapacaktır.


Bekir Kale Ahıskalı
Şiir Tahlilleri-1

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder