26 Kasım 2010

Arzulu bir yanımız

Bu sana yazdığım en özel mektup. Ben öyle hissediyorum. Bütün gecemi bir koltukta uyuyarak geçirdim. Nasıl bu kadar uyuyabildim bilemiyorum. Günlerdir hasta başında beklemenin ve sürekli koridorda dolaşmanın bana bıraktığı bir yorgunluktan  olsa gerek. Ben ki en ufak bir tıkırtıda uyunan ve asla bacaklarını uzatmadan uyuyan adamdım. Hayatıma yeni yeni yerleştirmeye başladığım bu adetimi bu gece yıkmış olmalıyım. Gülistandaydım dün gece. Gül bahçesine kıymet bilmeyen güllerin dilinden anlamayan bir adam girerse adamın bir yerleri kanar ama güllere yazık olur. Bir şair girerse dikenlere lüzum kalmaz güllerin bedeni kanar ama şaire yazık olur.


Sabah uyandığımda üzerimde bir kışın karı kalkmış bahara uyanmış gibiydim. Öylesine mutluydum ki... Uykumda bana bırakılan bu belli belirsiz tarifi imkansız sevinç kırıntılarını hayatım boyunca unutmayacağım. Bahçene yeni bir gül dikmenin suçu nedir Lebibe. Bir öpücükle başladı her şey. Beni idam etmeni gerektirecek kadar cüretkardım. Hadi önce bir kaşını kaldır ve bana manalı manalı bak. Yüzünün önünde beklettiğin ve dudaklarına diktiğin sorgu cümleleriyle başla yine. Korkak de bana... Ya da laf ebesi. Oysa ben akşam hiç konuşamamıştım bile.

Düş gerçeği diye birşey olabilir mi bilmem ama artık düşten kalma tat diye bir şey biliyorum. Bunu senden öğrendim Lebibe. Düşümde bir bahçenin konuşamayan bülbülüydüm. Dudaklarım geceden kalma sözler değilde tatlar taşıdığıma göre konuşacak kadar bile boş bir an bulamadılar sanırım.


Yorgunuyum hasretinin, yılgınıyım yokluğunun. Çektikçe haz veren ama geciktikçe azdıran bir uzaklığın var. Ben bu çarmıhta kanarken bilmediğin ne çok şey var. Yorgunluğumun altına imzanı atmalısın. Çözümsüzlük ortamı muhatapları yabanclaştırımış bende en ufak bir emaresi yok.

Dudaklarım ilk defa bir adrese postalandılarve bana beni sana taşımayı sağlayacak tatlar bıraktın. Hangi tarife sığdırayım bu tadı ben. Hangi istemişliğin adına bu denilebilir ki. Arzulu bir yanımız mı varda biz bilmiyoruz acaba?

Bedeninde kokular besleyen bir gülsün sen. Akıl çevreden uzak kal(a)maz diye düşünüyordum. Çevreme bakıyorum aklım bende değil gecem(iz)de kalmış. Neresinden tutulduğumu bilmediğim bu fırtına sayesinde bağrındaki sığınılası çarpmaya sevdalandım Lebibe. Aşk mevsimini andırıyordu kokun. Ellerinse bir dağı saracak kadar dokundukça uzanıyordular. Parmakların bir ateşi karıştıran maşa gibiydiler dokunduğun yerden kıvılcımlar çıkıyordu.

Sabahladım... Ne güzel bir sabahlamaydı bu anlatamam. İnsanı hafifleten, teni yeşerten, gözleri sevinçten yaşartan ve dudakları bundan böyle hiç kıpırdamasalar da olur dedirtecek kadar faal yapan bir sabahlama. Beni mutlu eden ama yanaklarımı da kızartan bir sabahlama. 02.07.10


Bekir Kale  Ahıskalı
Lebibeye Mektuplar 117
Arzulu bir yanımız mı var da biz bilmiyoruz acaba?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder