26 Kasım 2010

Seninle giden...

Seninle giden...


Sevgili Lebibe


Aramızda çok az mesafe kaldı. İstesek ve kalben karar klıdığımız  gibi aklende karar kılabilsek bir saatlik zaman diliminde görüşebiliriz. Bu duygu bile kalbimin atışını hızlandırıyor. Damarlarımdaki basınç bedenimi yoruyor. Kendimi yarış atı gibi hissediyorum. Üzerimde bir suvari varmış ve beni sürekli kamçılıyormuş gibi hissediyorum. Beni yoran duygunun seni sevmek olduğunu düşününce saatlerce karaya doğru yüzmüş ve sonunda karaya ulaşmış birisi gibi  çekilesi yorgunluğunu çektikçe çekesim geliyor.




Kimbilir gelsem saçlarına takılıp kalacağım. Kendi kendime geriye dönmek garantisini verebilsem bir an bile düşünmeden çıkar sana gelirdim. Şimdi nasıl geleyimki... Hayalinin başladığı yerde özgürlüğüm başlıyor ve kalp denen kuşun göğüs kafesimden çıkıp gideceğini sanıyorum. Seninle giden bakışlarım olacak, gözlerim gözlerinde kalacak, ellerim saçlarında gidecekler, soluğun soluğuma çarpacak...




Korkuyorum Lebibe sen giderken beni de alıp gideceksin. Bense seni burada alıkoyacağım. O zaman da başka bir acı hissedeceksin. Ben sana kıyamam. Emin ol ki seni görmek arzusu bir savaşa bedel... Kafamda ise buna hakkım olmadığı düşüncesini yavaş yavaş yenmeye ve kendimi ikna etmeye başladım. Ben sende kalmalıyım bana sende kalmanın yollarını öğret. Bana; seni seven bana seni sevmenin bedelini ödet ki seni bir daha asla kaybetmeyeyim.




Bekir Kale Ahıskalı
Lebibe ye Mektuplar 135
Seninle giden...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder