11 Aralık 2010

10-“Umut Etmiyorum”… “Sen Umut veriyorsun”

 

Su içinde, susuz ölüyorsanız/…yar gibi

Açık havada nefessiz kalıyorsanız /…ben gibi

Umutlarınızın kırılmış olması … işte böyle bir şeydir.

Güneş sabah oldu artık doğayım demez, güneşin doğacak olması sabahı getirir.
Gözlerinizi açmazsanız ışığı göremezseniz, sizin göremiyor olmanız ışığın yokluğuna delil değildir.

Gözlerinizin kör olması …işte böyle bir şeydir

Düşlerinizi uykularınıza borçlusunuz. Uyumayan birinin düş görmesi imkansız olur
Seni uyutmayacak kadar bir sevdan yoksa, avunmak için düş görebilmek çok iyi gelir
O zaman avunmak için uyuyabilmenin yollarını arayın. Gördüğünüz düşler sizi mutlu edebiliyorsa, hayalin hayalinden tatmin olabiliyorsanız, ağzınız şekeri düşünerek tatlanabiliyorsa eğer, babanızın şekerci olması hayalini kurmayın

Hayallere hamallık etmek …işte böyle bir şeydir


Beyaz atlı bir yiğit belki de hiç olmamıştır. yahut ayakkabısının tekini kaybettikten sonra, saatlerin on ikiyi vurmasını bekleyen bir güzel..
Anneler böyle bir kız çocuğu da doğurmadılar

Bekleyen sen isen üzengi sesleri içerinden gelmiyorsa, bir yiğidin yolları tozu dumana katarak dörtnala gelmesini bekleme .

Beklenen sen isen; çıplak ayak dolaşmayan bir güzelin ayakkabısını on ikiden önce bulmasını bekleyerek vakit kaybetme. Yüreğin dörtnala koşacak bir ata hazır değilse, tepelerden çıkıp gelecek olanı bekleyerek gözlerini boş yere yorma ve içerinde değilse kaybedilen ayakkabı, umutlarının gerçekleşmesini on ikiye bırakma . Bunlara rağmen hala bir şeyleri ümit edebiliyorsan

Sen; ya gideceğin yeri bilmiyorsun, ya da yanlış bir durakta bekliyorsun

Umutları, umut ediyor olmak… işte böyle bir şeydir



İnsanoğlu nedense kendisini hep böyle kandırır
“Seni seviyorum” derken “Sevmek eylemini yapan benim diye haykırır”
Yani içten içe “ben seviyorum” der. Sevginin varlığı benimle ilgilidir der de

“Sen sevilecek birisin” diyerek sevgiliyi neden kutsamaz.
İşte bunu anlamıyorum

Acaba diyorum;

“Ben falanı sevmiyorum” derken “Ben falanda sevilecek bir nokta bulamayacak kadar kör biriyim” dediğimizi kendimize itiraf edemiyor muyuz.?

“Ben kırmızı gülü severim” derken
…su aynı su
…dal aynı dal
…hava aynı hava
...toprak aynı toprak

Neden sevgiyi bir renge sığdırmak gibi bir gayretimiz var, anlamıyorum işte


“Ben, sarı gülü sevmiyorum” derken “Ben, sarı güldeki güzellikleri göremeyecek kadar körüm” gibi bir itirafın zembereğini kurcaladığımızı biliyor muyuz?

Bu itiraftan sarı gülün haberi olmasın diyorsun. Canım nereden haberi olacak, biz bize konuşuyoruz işte
Sonra sarı gül çıkıp “bak işte sen bu kadar körsün!” diyecek kadar cahil mi?


Bekir K Ahıskalı
05 Ekim 2006-Haziran 2009
Kekeme Kaval-10 (Umut Etmiyorum)


İlgilisine not

Okumakta olduğum ve önerdiğim kitap Albert Camus’un Baş Kaldıran İnsan
Bilge Yayınevi Çeviri Tahsin Yücel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder