Onuncu Köyün Dayanılmaz Cazibesi
Onuncu köye gitmemiş olsak da, önümüzde bir kilometre taşı olarak beklemelidir.
Hayatımızda ONUNCU KÖY diye bir yerleşim alanından teğet geçmek, kovulmak, kara sularına girmek, aramızda bir çeper kalacak kadar yakın olmanın kolay olmadığını görüyorum.
Onuncu Köye Nasıl Gidilir?
Onuncu köye gidebilmek için yola başlamadan önce SEN olmak zorundasın. Sen olduktan sonra bir de diğerleri dediğimiz kişileri belirlemek zorundasın ki senin gibi olmayanlardan oluşmalı ve yol güzergahında bulunan diğer dokuz köyde de söz sahibi olmalıdırlar.
Bunları tamamladıktan sonra en önemli olanlardan biri de;
SANA GÖRE DOĞRU olması yetmiyor diğerlerine göre yanlış olması gereken bir idealinin, bir eyleminin, bir söyleminin olması gerekiyor.
Bu öyle bir ideal, öyle bir eylem, öyle bir söylem olmalıdır ki en azından dokuz köyü kapsayan güzergahı geçiş zamanında değişmemekle birlikte sende geri adım atmayacak olmalısın.
Onuncu köyü görmek için bir doğruyu bu dediğim kıstaslarla savunmak bilmek, ve bayrak gibi göndere çekmekle yetmiyor.
Bahsi geçen dokuz köy ahalisinden hiçbiriyle hiçbir ortak noktanın bulunmaması gerekiyor. En ufak bir menfaat ortaklığı, en ufak bir ortak strateji ve en ufak bir doğru veya yanlış benzerliği senin bir sonraki köyden kovulma zevkini ortadan kaldıracaktır.
Kovulacağın köylerden aynı duruş, aynı bakış ve aynı onurla kovulman için oralardaki herhangi biriyle ortak düşmanınızın olmaması, aynı futbol takımını tutmuyor olmanız, ortak bir geçmiş sevinç veya pişmanlığınızın olmaması gerekiyor.
Esasında diğer köyleri görebilmen de bu gibi ortak noktaların olmamasına bağlıdır.
Her doğruyu her yerde söylememek gibi bir patavatsızlığı yapmayacağını da düşünecek olursak onuncu köy denen bu köy çok yakın durmuyor.
Orada bir köyün var olduğunu bilmek yetmiyor, gidecek kadar kararlı ve
DOĞRUDAN YANA OLMAK gerekiyor.
Bir de her doğruyu bilsen bile her doğruyu her yerde söylemeye kalkmak gibi bir ahmaklığı yapman bile sana onuncu köyün biletini kesecektir.
Onuncu Köyün cazibesi varlığında değil köye giden yolda saklıdır.
Bekir K Ahıskalı
23 Eylül 2006-Haziran 2009
Kekeme Kaval-12 (Onuncu Köyün dayanılmaz cazibesi)
İlgilisine Not: Okuduğum ve kitap Abdülkerim bin Hevazin bin Abdülmelik bin Talha bin Muhammed Nişaburi'nin ( Devrindeki künyesi Ebü’l-Kasım) Kuşeyri Risalesi. Tasavvuf içerikli bir eser. Yaklaşık bin yıl evvel yazılmış. Ebü’l-Kasım'ın İmam-ı Gazali'nin hocası olduğu söyleniyor. Bin yıl önce 26 eser veren bu zâtı okumama sebep olan aynı zamanda bir şair olduğunu biliyor olmamdır. Kendisine ait bir dörtlük (birebir çevirememiş olabilirim ama)
"İlim sahibine hizmetini terk etme.
Küçükle düşüp kalkan küçükdür.
Sana faydalı olanı ara.
Solu sana feyz, sağı nur olur."
Onuncu köye gitmemiş olsak da, önümüzde bir kilometre taşı olarak beklemelidir.
Hayatımızda ONUNCU KÖY diye bir yerleşim alanından teğet geçmek, kovulmak, kara sularına girmek, aramızda bir çeper kalacak kadar yakın olmanın kolay olmadığını görüyorum.
Onuncu Köye Nasıl Gidilir?
Onuncu köye gidebilmek için yola başlamadan önce SEN olmak zorundasın. Sen olduktan sonra bir de diğerleri dediğimiz kişileri belirlemek zorundasın ki senin gibi olmayanlardan oluşmalı ve yol güzergahında bulunan diğer dokuz köyde de söz sahibi olmalıdırlar.
Bunları tamamladıktan sonra en önemli olanlardan biri de;
SANA GÖRE DOĞRU olması yetmiyor diğerlerine göre yanlış olması gereken bir idealinin, bir eyleminin, bir söyleminin olması gerekiyor.
Bu öyle bir ideal, öyle bir eylem, öyle bir söylem olmalıdır ki en azından dokuz köyü kapsayan güzergahı geçiş zamanında değişmemekle birlikte sende geri adım atmayacak olmalısın.
Onuncu köyü görmek için bir doğruyu bu dediğim kıstaslarla savunmak bilmek, ve bayrak gibi göndere çekmekle yetmiyor.
Bahsi geçen dokuz köy ahalisinden hiçbiriyle hiçbir ortak noktanın bulunmaması gerekiyor. En ufak bir menfaat ortaklığı, en ufak bir ortak strateji ve en ufak bir doğru veya yanlış benzerliği senin bir sonraki köyden kovulma zevkini ortadan kaldıracaktır.
Kovulacağın köylerden aynı duruş, aynı bakış ve aynı onurla kovulman için oralardaki herhangi biriyle ortak düşmanınızın olmaması, aynı futbol takımını tutmuyor olmanız, ortak bir geçmiş sevinç veya pişmanlığınızın olmaması gerekiyor.
Esasında diğer köyleri görebilmen de bu gibi ortak noktaların olmamasına bağlıdır.
Her doğruyu her yerde söylememek gibi bir patavatsızlığı yapmayacağını da düşünecek olursak onuncu köy denen bu köy çok yakın durmuyor.
Orada bir köyün var olduğunu bilmek yetmiyor, gidecek kadar kararlı ve
DOĞRUDAN YANA OLMAK gerekiyor.
Bir de her doğruyu bilsen bile her doğruyu her yerde söylemeye kalkmak gibi bir ahmaklığı yapman bile sana onuncu köyün biletini kesecektir.
Onuncu Köyün cazibesi varlığında değil köye giden yolda saklıdır.
Bekir K Ahıskalı
23 Eylül 2006-Haziran 2009
Kekeme Kaval-12 (Onuncu Köyün dayanılmaz cazibesi)
İlgilisine Not: Okuduğum ve kitap Abdülkerim bin Hevazin bin Abdülmelik bin Talha bin Muhammed Nişaburi'nin ( Devrindeki künyesi Ebü’l-Kasım) Kuşeyri Risalesi. Tasavvuf içerikli bir eser. Yaklaşık bin yıl evvel yazılmış. Ebü’l-Kasım'ın İmam-ı Gazali'nin hocası olduğu söyleniyor. Bin yıl önce 26 eser veren bu zâtı okumama sebep olan aynı zamanda bir şair olduğunu biliyor olmamdır. Kendisine ait bir dörtlük (birebir çevirememiş olabilirim ama)
"İlim sahibine hizmetini terk etme.
Küçükle düşüp kalkan küçükdür.
Sana faydalı olanı ara.
Solu sana feyz, sağı nur olur."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder