11 Aralık 2010

24-Enine firar, boyuna intihar

 



Enine firar, boyuna intihar


Yusuf yüzlü olmasam da olur diyordum, yeter ki Züleyha dertli bir gönlüm olsun. O da yetmiyormuş meğer. Bir de Yakup'ca bir bekleyişin olması gerekiyormuş. Bundan böyle sadakatime baş kaldırıyorum. Zamanı durduruyorum.Yelkovanı yakalamak için nefes nefese kalmayacağım.  . Söyleyin beklemeden süzülüp gitsin güneş. Sallanmaya alışan beşikler döndüklerinde beni bulamayacaklar, gittikleri seferden dönmesinler artık.Gözbebeklerinin bağlandığı kundakları vazifelerinden men ediyorum.


Kendimden gideli çok oldu.Kendime gelmem bir daha.  Arkamdan haykırmasınlar, duyuşlarımı bırakıp gitmiş olacağım. En olası hayalimi bile hayaller mezarlığına gömdüm. Yüreğime izinsiz düşen nazar okuyla vuruldum.Elimde kalan son kurulma tarihleri geçmiş hayallerimi bile verebileceğim bir eskici kalmamış sokaklarda. Üzerime serilen yalnızlığa karşı mücadele etmeme kararındayım. Korkunç ve dehşet veren bir sessizliği zarfını açtım artık.  Topal karıncaya emanet edilmişse bir aşk, ne azına razı olunur o aşkın, ne de ağızlara sürülen bir parmak azığına.


Astarsız etek kadar şeffaf olur yerde yatanları örten toprak. Yüreğine işlenen, içinden geldiği işlendiği kilime yabancı gibi durmaya çalışan desene benzer toprağa düşen bedenim. Parmak uçlarınızı bekleyen ya kapalıyı açan, ya da açık olanı kapatan bir başlangıçtır. Düğmelerin neresinde iseniz oradan başlar sizinde hayatınız. Kemik taraklardan dökülen koyuluk saçların gençliğiyken, aynalara düşen ileri yaşın ak tecrübesidir.


Bizi doğru hedefe ne aynaları çatlatan suret güzelliği götürür, ne de insanı çatlatan merak kuraklığı. Sürebiliyorsa eğer insan, dokunuşun izini sürmeli  Yoksa bütün yaşamı enine firar, boyuna intihardan başka bir şey olmaz.  Dokunuşun izini süremediğimizden biz yürüyen ölüler, yatarak yaşayan dostlarımızla görüşmek için Sur'un üflendiği güne randevüler veririz.


Bekir Kale Ahıskalı
Ağustos 2010
Kekeme Kaval  24 (Enine firar, boyuna intihar)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder