11 Aralık 2010

31-Hicri bir ayrılığın arafesi...



Hicri bir ayrılığın arafesi...



Zaman yağsız sicim gibi akmak bilmiyor. Yürekler kimsesi olmayan bir kimse tanımından öte gidemiyor. Bir ayağı çocukluğunda kalmış kıyametine az kalmış bir ihtiyar düşüyor nazarlarıma. Menekşeler koklanmamaktan solmak üzereler. Gözleri öpülmeden büyüyen bir çocuk saçlarına tükürüklediği elleriyle şekil vermeye çalışıyor.Aynasına ağlamaklı bakıyor bir gelin. Kıratının nal attığından habersiz atlı.





Son balasının adını koymak için susmuş sanki. Dede Korkut'taki bu suskunluk hayra alamet değil. İçinde er meydanlarının olmadığı bir düzlemde kalleşçe hançerlenmekten ar ediyor yiğitler. Alnındaki lekeyi bir şapkayla kapatıyor şahmaran. Balıklar mı deri değiştiriyor yoksa yılanlar mı yumuşadı belli değil aslında.





Güneş elleri rahat durmayan bir sevgili gibi biryerlerimizi okşuyor. Gecelerime ızdıraplı kimlik çıkaralı çok oldu. Kimliksiz bir sabahın koynunda bulmak istiyorum kendimi. Bu gökyüzü boşamadı gitti şu bulutu. Boşansalar rahatlayacaklar ve şu kasvetli hava üzerimizden kalkacak.Bulut namusuna laf gelmesin diye rüzgarın tacizinden kaçıyor yinede...





Soyaçekim diye bağırırıken annnesi çocuğunun arsızlığından dert yanıyor bir baba. Genetik haritası çıkarılsa bir yerde mukim olamayacak kadar karışık kokulardan mütevellit parmak izleri İliğine yabancı düğmelerin zorlamasına maruz kalıyor kalplerimiz. Suyu çıktı genlerimizin.



Gidişi başlangıç sayan bir mantığa yevmiyeciyim artık.Hicri bir ayrılığın arefesindeyim. Miladi olmuyor bu aşk, havarilerin sana kalsın kusura bakma İsa. Heybeme aldım tüm sevgi sözcüklerini. Kafiyeli gecelerime bir de fısıltılı dizeler doldurdum. Gönlümü yarın erkenden daha güzel beldelere taşıyacağım.







Bekir Kale Ahıskalı
12 Eylül 2010
Kekeme Kaval -31

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder