28 Aralık 2010

Dudağımda dua gibi… aşk gibi...

Dudağımda dua gibi… aşk gibi...


Bahar mevsimi yaklaşıyor
Belli ki sen başka toprakları özlüyorsun
Itır kokulu ikindi çayı bile
Bize çok uzak bir rüya şimdi


Neyi özlemeliyim?
Öpüp sevemediğim dudaklarını mı?
Yoksa ruhumla kovalamaca oynayan bedenini mi?
Bana ne verdin, ne bıraktın ki ?
Senden geriye ne kaldı ki elimde?

Bağrımda yaman bir acı
Sessiz bir hasretsin şimdi


Göz bebeklerime kazımıştım seni bin yıllık mesafeden
Rüya defterime kaydettiğim en güzel düş sendin
Sen genç bir kızken armağan edilmemiştin ama
En güzel emanettin kalbime
Eninde ve sonunda ikiye böldün işte bu sevdayı
Yaşadığımda giremediğim kadar
Öldüğümde gireceğim odana
Yaşadığımda anlatamadığın kadar
Anlatacaksın beni


Bedelsiz bir fetih değildi ki benimkisi
Sevdan koyu bir alışkanlık olmuştu bende
Biliyorum
Kayaları rüzgar
Kıyıları dalgalar yalar
Kulaklar sevda sözcüklerini bir başkasından duyar
Bulanır… durulur… unutulur bu ayrılıklar
Bana yine acılarım refakat eder
Kazınır belleğimdeki vuslat kınası
Katmerli sıkıntılara gebe kalırım
Elleri yavaş diye
Kendi celladımı öldürürüm
Hıçkırıklarımı ninni yapar uyutuyorum kendimi


Denizler mi büyüyor gözlerimde
Yüreğimdeki gemiler mi küçülmekte
Ne oldu bu sevdaya böyle
Zıbını dokuz ayda
Kefeni bir solukta biçilmekte


Ve sen dikenlerinden ürktüğü için
Gülden vazgeçen sevdalı
Vuslat, klişe bir temenni gibi kalır hep
Gururuna yenilen
Söylemeyi bilmeyen dudaklarında


…/ gidip de gelmeyenim
…/ beklemeyi bilmeyenim
…/ sevip de söylemeyenim

Ve artık ölüm doğar bu aşkın varlığına




Bekir Kale Ahıskalı
Nisan 2009
Sinhare yi Beklerken 16

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder