25 Şubat 2011

Hüseyin Özbay’ın “Ağlayan Sazım” isimli şiiri üzerine

Hüseyin Özbay’ın “Ağlayan Sazım” isimli şiiri üzerine

“Bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi,
Çağlıyan göz yaşı mı, yoksa ki hicran seli mi?
İnleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi ?
Çevrilir dest-i kaderle bu şu'unun filimi,
Ney susar, mey dökülür, gulgule-i Cem de geçer.”

….diyordu Neyzen Tevfik Geçer isimli şiirinde. Her insanın derdi vardır ama şairlerin derdi başkadır. Diğer insanlarda dertlerini kaleme dökme, ifade edebilme yeteneği olmadığından sanki bir başka inler onların gönül sazları. Derdimize çare aramaktan veya gösterile çıkar yolu kullanmaktan ziyade derdimizi levhalaştırmayı severiz. İşte Hüseyin Özbay’ın bu şiirini bu his ve düşüncesiyle kaleme aldığı kanaatindeyim. Sanırım şairliğin yolu buradan geçiyor. İnce ayrıntılar, göz kırpmasını kış güneşine benzetişimiz, çatık kaşı kıyılarımızı döven hırçın dalgalara eş değer saymamızın sebebi de budur.

Ağlayan Sazım şiirine gelecek olursak şiir (bana göre) dört ana bölümden oluşmakta. Bölümler arasında keskin bir ayrım olmamakla beraber bu böyle

Hançer yarası yokluğun
Vadisine yabancı bir ırmak gibi
Sana akar yüreğim
Deniz gözlerine sevdalı bir uçurtma
Müzelik aşklara selam götürür rüzgârla
Bakışının dalgası gönlümün sahiline vurur
Konargöçer bir sevgi değil bu.
Kutuplarda nem kapsın
Yarasa hüznüyle kapanırken kapılar
Aydınlık yarınların üzerine
Dilimde bir elif türküsü
Ağlayan sazımda
İnler yalnızlığım

Şiirin ilk bölümü diyebileceğimiz ve derdine giriftar olan “Hançer yarası yokluğun” başlangıcı şiiri okunası yapmış. En azından okuyucu kendisini bir sonraki kapıyı aralamak gibi kontrol dışı bir eyleme yelteniyor ki tıpkı hissediyor “Vadisine yabancı bir ırmak gibi
Sana akar yüreğim” ifadesi gibi..
Şiirin bu bölümü yani ilk üç dize gayet yerinde ve akıcı. Kısmen çaresizlik, başka yol bulamama (gerçi şair bu çaresizlikten memnun). Devam eden dizlerde sevgilinin bakışından duyulan haz ve heyecanın farklı benzetme ve imgelerle anlatımı. Ekseriyetle yalın ve belirgin ifadeler olmakla birlikte bir iki yerde gizemli hale bürünen tanımlar.Bu bölümün son iki dizesi Hüseyin Özbay’ın şiir çizgisini belli etmekte. Hüseyin Özbay şiirlerinin bir çoğunda hacmen, şeklen, bütünen büyük olan bir şey (nicelik veya nitelik fark etmez) küçüğe yükleme çabası görürsünüz. Necip Fazıl’ın Kartalı kanaryaya taşıtma çabası gibi…

Yanık bir kuşe kâğıda
Bastırılmış özlemler
Rengini bahardan alır kanlı resmim
Bir mezar kalır yarısı kazılmamış
Urganlık ölümlere armağan
Yastık altında biriktirdiğim
Artık ıslanmış düşler
Hayal çölümün yağmuru
Sevgili yârim...

İkinci bölümde (yine bana göre) birinci bölümün bütünlüğünü göremiyorum. Okuduğumda yüreğimde isyan eden bir şeyler var. Şaire göre doğru olanı doğru bulmayan bir hazımsızlık hissettim. Özlem bir nevi yanıklıktır da yanık kuşe kağıda bastırılmış olması bende yanık ifadesinin fazla kullanıldığı kanaatini uyandırdı. İlk dizedeki varlığa akma burada bi belirsizlikle sonuçlanıyor ki ilk dizede ki niteliksel olan ifadeler burada nicelik şekline bürünmüş. Islak düşleri, hayal çölümün yağmuru ifadeleri şairin ifade gücünden kaynaklansa da burada daha yalın bir biçim kullanılabilirdi.


Her şiirde
Her öyküde
Giden sen olmayacaktın
Ben senin dönüşünü
Resmedecektim satırdan tuvallere
Mısralar ayrılıkla noktalanmayacak
Kalemim vuslatını yazacaktı
Mümkün olmayan kavuşmalar
Yer bulmayacaktı
Yakılmış mektuplarda hazinli vedalar
Yüreğimde kasırgalaşan romandır ayrılık
Adı konulmamış hasretlerin notası olur
Ağlayan sazımda
İnler yalnızlığım
Mızıkamda çınlar
Altı çizili yokluğun

Şiirin başlığı bu üçüncü kısımda yerini bulmuş. Giriş dizelerindeki o yatağına yabancı nehir ifadesini tamamlayan adeta bir yanılgı ve beklenmedik bir eylemi yazıyor olmanın yazısal isyanı haline gelen …giden sen olmayacaktın. Beklenenle gerçekleşenin farklılığından kaynaklanan ve tüm enstürmanlarda nalani bir tiz olan yalnızlık, ayrılık ve geride kalanın feveran edişi. Ve yine başka yokluklara benzemiyor senin yokluğun şeklinde ifade edilebilecek Altı çizili yokluğu ifadesinin yerinde kullanılışını okudum ve gördüm.

BU ŞEHİR ÖLÜR
SENSİZLİĞİN KALDIRIMLARINDA.

Yine bana göre şairin üç ana bölün diye neşrettiği dizeleri dört ana bölüm. Son iki satır bana göre Hüseyin Özbay şiirinin hülasası. Nesnel, kalıpsal ve niteliksel büyüklüğü yine ondan bir parça içerisini hapsetmek. Tıpkı koca bir sevgiliyi yüreğimize hapsetmemiz gibi. Şehri kendi kaldırımlarında öldürmek şeklinde yerini bulmuş.

Hüseyin Özbay iyi bir kalem. Güzel şiirler yazıyor ve belagat gücü var olan birisi. Okuyorum çünkü değer biri olduğunu düşünüyorum. Her okuyucusunun Hüseyin Özbay’dan bir şeyler alacağı kanaatini taşıyorum


Bekir Kale Ahıskalı
06 Aralık 2008
Şiir Tahlilleri-41

Not: Bu yazı kaleme alınırken hayatta olan Sevgili Kardeşim Hüseyin Özbay'ı daha sonra yakandığı amansız hastalık dolayısyla kaybetttik

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder