29 Aralık 2010

Yüreğinde Başında Yer İstiyerim

(Bu şiiri kaleme aldığımda 10 yaşındaydım.DOĞMUŞ OLDUĞUM TOPRAKLARIN ŞİVESİ)

Yüreğinde Başında Yer İstiyerim

Beni bir güninen kanduramazsın
Yüreğinde başında yer istiyerim
İstesen sevdami söndüremezsin
Yüreğinde başında yer istiyerim

Elindeki çiçegi ben etmen lazım
İçinde gerçegi ben etmen lazım
Güni karannugi ey etmen lazım*
Baharında kışında yer istiyerim

Alnına düşen kekül ben olacağım
Yanagunda gamze, gül olacağım
Yüzündeki gelunluk tül olacağım
Dudagında kaşında yer istiyerim

Beni tapanla, beni koş, beni ek*
Beni yont, beni parçala beni dik*
İstersen dal et istemiyersen kök
Toprağında taşında yer istiyerim

Yatanda bir olak kalkanda hep bir
Vatanda bir olak sürgünde hep bir
Ölüm kabulüm ben sene hep esir
Sebebinde suçunda yer istiyerim

Elininen başimi, sen okşayanda
Yürek mi dayanur ten okşayanda
Ya rabbi ömür verme o olmiyanda*
Yatagında kucunda yer istiyerim*
Başımda senin kimi taç istiyerim*


(Bu şiiri bıldır yazdım şimdi sevdüğüm yok ama
olanda bele olsun istiyerim bir gün olursa buni
ona ben verürüm. İçimde ele bir kız var ama* 1983)

Bekir K Ahıskalı
1982
Sinhare yi Beklerken 48


Yüreğinde Başında Yer İstiyerim; Yüreğine koyup başına taç yapmalısın
Güni karannugi : Gündüz ve geceyi
Beni tapanla, beni koş, beni ek: Tarlayı düzlemek, sürmek ekmek
Ya rabbi ömür verme o olmiyanda: O olmazsa yaşamayı verme
Beni yont, beni parçala beni dik: Taşı yontmak, parçalamak işlemek
Yatagında kucunda : Yatağında kucağında
senin kimi taç istiyerim: Başımda senin gibi taç olsun istiyorum
İçimde ele bir kız var ama: İçerimde yüreğimde öyle bir güzel var  

Baş eğişim Yaratıcıya, baş kaldırışım sana secdemdi

Rüzgarın ıslık çalmaya başlaması
Kıyamın bitiş habercisidir
Gülün rükûsu başlar

Nice kıyamlar bitti/
Rükûlar/ım senin için…



Başakların başını eğmesi
Ekmek kavgasının habercidir
Karıncanın savaşı başlar…

Nice mücadelelere girildi/
Kavgalar/ım senin için…



Güneşin mevsime yüzünü ekşitmesi
Göç zamanının habercisidir
Leyleğin ibadeti başlar…

Nice vatanlar terk edildi/
Göçler/im senin için…



Yaşamın insana kaşlarını çatması
Ölümün kara habercisidir
İnsanın ölümü başlar…

Nice çatık kaşlar gördüm/
Hoş gördüm.
Hor görüldüm
Yaşam/ım senin için


Baş eğişim Yaratıcıya….
Baş kaldırışım sana secdemdi



Bekir K. Ahıskalı
Şubat 8, 2008
Sinhareyi Beklerken 47

Bir beden ve titrek bir kalp…

Bir beden ve titrek bir kalp…
Eğilmem diyen boynumdan geriye kalan…


Bir beden
…ve titrek bir kalp…
Eğilmem diyen boynumdan geriye kalan…

Bedenimde beşinci mevsimin,
Gözlerimde kendi yalnızlığımın izleri…
Ben dümeni sana kırınca değil
Yasak meyve dalından koparıldığı gün
Her kadın bir Havva olmuş
Dümeni aşka kırılmıştı bu dünyanın
Aşk; mekandan sürgünü getirse de…


O nilüferler ki
Deryada yüzer, deryayı bilmezler
Toprağa çıplak ayakla basamazlar
Kim demiş her gidiş erken göçtür diye
Nereden?
Nasıl geldiğimi bırak
Benim sana,
Senin bana gelişimiz
Bir başka gidişimizin dönüşü değil miydi?
Gözyaşı, ter yahut dudak ıslaklığı
Sana katılmaya
Sende çoğalmaya geldim işte
Aşk; akıp gitmeyi gerektirse de…



Gözbebeklerinde yakamoz ışıltısı var
Gözlerinde volkanlar patlıyor
Bu baygın bakışlar
Teslimiyet öncesinin beyaz bayrağı
Bu suskunluk
Akmayı özleyen suların toprağa yatkın hali…
Sırtına çikolata renginden benler serpilmiş
Bu teslimiyet yine kahverengiye çalacak gibi…
Aşk; arzuların tüm renklerini getirse de…



Gamzelerin kimsesiz laleler gibi
Dudakların birer vahşi orkide
Kim sökebilir ki senden
Gelinciklerden çalıp
Yanaklarına sürdüğün allığı
Sen yine de
Bana böyle teslim olma ne olur
Bırak ben seni teslim alayım
Aşk; tensel sürgüyü getiriyorsa...


Bekir Kale Ahıskalı
Mayıs 22 2008
Sinhare yi Beklerken 46

Meğer ne çok şeyin olamamışım

Meğer ne çok şeyin olamamışım


Ah Sinhare ah!
Bu şehrin bize en çok benzeyen yanı
Tıpkı bizim kahkahalarımızdan geçen gözyaşları gibi
Güneşinden yağmurlar geçiyor olması


Gökkuşağına alınmayan renk gibiyim
Bana bir mum gibi yanıp tükenmek düştü bu aşkta
Bana bir yar vermedi diye gecenin alnında kara bir leke var
Bir vefa diyerek hilali göstermediğim omuz başlarımdan
Yar gelip çözecek diye göğsümde ilikli bıraktığım düğmelerden
Kuşandırıp bir güzelin saçlarına sefere yollayamadığım parmaklarımdan
Onları okşayacak bir el getiremedim diye saçlarımdan utanıyorum


Bu gece de bedenimi kollarının arasına yollayamadığım için
Beni bağışla Sinhare
Bir türlü Mecnun’un olamadım işte
…/olabilseydim eğer hasretinle çölleşirdim
Aslında ben bu gövdeyle yaşamayı hak etmiyorum


Bir güzelin tenine çarpıp parçalanarak çoğalacakken
Boşluğa iterek intihara zorladığım için soluklarımdan
Az ve öz konuşmak erdemini unutturup
Gece boyu fısıltı alfabesiyle hallenmeyi beklerlerken
Miskin bir yalnızlığa mahkum ettiğim dudaklarımdan
Bir türlü sana çıkarmayı başaramadığım yollarımdan utanıyorum


Bu gece de soluklarını tenimde toplayamadığım için
Beni bağışla Sinhare
Bir türlü Yunus’un olamadım işte
…/olabilseydim eğer dertlerinle dertlenirdim
Aslında ben bu sevdayla yaşamayı hak etmiyorum


Korkağın tekiyim işte
Saatim varlığa değil, bir boşluğa koşuyor sanki
Vuslata açlığım
Bir eşkiyanın kana olan açlığından daha mı az
Bu sevdayı ne şiirlere sığdırabildim nede kalbime
Ben bu sevdada sevmekten sanığım
Yağmur kokan düşlerime sahip çıkamıyorum
Kendi uzuvlarımı fişliyor bak
En soylu umutlarımın soyu tükeniyor


Bu gece de parmaklarını saçlarımda ağırlayamadığım için
Beni bağışla Sinhare
Bir türlü Ferhat’ın olamadım işte
…/olabilseydim eğer engellerini kaldırırdım
Aslında ben bu sineyle yaşamayı hak etmiyorum


Her şeyin tanıdıktı, en geçmişimden geliyordun
Yıkıntı bir şiir gibiydim
Ela gözlerinde olmasa unutulup gidecektim
Her şeyim sen olsa her rengim sana çalsa
Nereye gitsem beni adam sanıyorlar
Beni en çok sen sansınlar istiyorum
Sünnetsiz bir ecnebi kadar kıymetlendirilemedim ya
Hala bu yüreği söküp avuçlarına koyamıyorsam

Bu gece de göz bebeklerimi akıtamadığım için
Beni bağışla Sinhare
Bir türlü Yakup’un olamadım işte
…/olabilseydim uğruna gözlerimi verirdim
Aslında ben bitkisel bir hayat yaşamayı bile hak etmiyorum


Kuru bir ağaç gölgesi gibi
Boş bakıyor olsam da
Kör olana dek bakmama izin ver ki
Ya kendimde kendimi doğurayım
Ya kendimde kendimle yok olayım
Gelmeyecek bir tramvay durağında bekletiyoruz aşkı
Bedenim kırsal bir kasabaya döndü
Akan pınarlar değil akmayanlar tükenir hayatta
Toprağın en büyük umudu gökyüzünün ağlaması değil midir
Aslında ben bu hayatta ağlamayı da hak etmiyorum ya
Sen yine de bırak Sinhare
Bırak ağlayayım
Belki sokağına düşen bir yağmur tanesi kadar değer olabilirim
Belki sokağının sakınılan çamuru kadar kıymet bulurum



Bekir K. Ahıskalı
27 Eylül 2008
Sinhare yi Beklerken 45

Yokluğun bir fukaranın açlıkla imtihanı sanki

Önce gündüzden getirdiğin sıcaklık
Sonra alıştığın sesler terk eder seni
Yıldızlar sadece uzaktan el sallarlar
Soluklar boğazında kör düğüm olur
Yutmak istersin ama yutamazsın
Koyu kara geceleri bitirmek zordur
Baykuş seslerine sığınamazsın…

Yeter felek, başka ağlatma
Yâr uğruna nemliyim işte…


Karanlık uzun nehirler gibi
Ne geldiği yeri bilirsin
Ne de gideceği yeri belli
Hayatla olan göbek bağını
Paslı makasıyla yeniden keser
Gözlerinde biriktirdiğin güzellik
Dizlerinden dökülüp gider
Başından sisleri dağıtmak zordur
Dermansız dertlere sarılamazsın…

Yeter felek, başka çağlatma
Yar uğruna deliyim işte


Kim çaktı bağrıma bu kıvılcımı
Unutmuştum sevmek tatlı mıydı acı mı
Ben bir aşktan bulmuşsam ilacımı
Sinemde hapis ederim göz yaşlarımı
Suyu neyleyim artık içimde sen varsan
Sevdan bağrımda pınar oldu, alnımda ter
Yeter ki  gözlerinden bir bakış gönder
Güzel bir bakışı yakalamak zordur
Anlamsız bakışlara tutunamazsın…

Yeter felek, başka yandırma
Yar yoluna harlıyım işte


Dağlar duysun istiyorum, duysun taşlar
Böcekler bilsin, bilsin göçen eden kuşlar
Masumca duruşlar, hem işlenen suçlar
Başaklar eğilsin, toprağa fısıldasın
Denizler sevdamızı yelden öğrensin
Sevmeyen bu hissi nereden bilsin
Koca sevdayı saklayamazsın…

Yeter felek, başka haykırtma
Yar yoluna tınılıyım işte…


Yokluğun bir fukaranın açlıkla imtihanı sanki
Ya küçük sular gibi kalıyorum
Bir düzlüğün en çıkılası yerinde
Ya çok kurak topraklar gibi
Yağmur mevsiminde su dileniyorum
Pınar başında susuz kalmışım
Sen /de içmeden duramazsın

Yeter felek, başka söyletme
Yar yoluna gamlıyım işte
Bir güzelin kuluyum işte



Bekir K. Ahıskalı
Mayıs 29 2008
Sinhare yi Beklerken 44

Toprakta yağmur kokusu vardı

Toprakta yağmur kokusu vardı belli ki o gece sen /de ağlıyordun*

Toprakta yağmur kokusu vardı
Belli ki o gece sen /de ağlıyordun
Yetimler eviydi benim yüreğim
Dudağımda

sevgiliye beyaz gelinlik giydirmek sözcüğü vardı
Yıllar önce öldürmüşlerdi,

en çok sevdiğim hayalimin babasını
Beyaz gelinliği veremeyen hayat

başka ne verebilir ki diyerek
Kendi ellerimle enkaza gömmüştüm ümitlerimin anasını
Düşlerim uykularım çalınınca bir başka yetim kalmışlardı
Sonra sen avuçlarında yüreğinle çıkıp gelmiştin
Cevapları tam bilemeyen öğrenci gibiydi bakışların
Toprakta yağmur kokusu vardı
Belli ki sen /de ağlıyordun

Ömrümden bir yaprağı daha koparken felek
Erken aydınladı karanlık gecem
Ağaçlar giyinmiş, raks ediyordu yaprak
Küçüktü tomurcuk, yavruydu düğmeler
Rüzgara baş eğerken sarı tomurcuk
Bülbülün bağrına firak düşerdi
Şafağa düştükçe sıcak soluğun
Çoban kavalında bir ninni melerdi
Söylenen ninniye inat
Dudağımda taze bir tebessüm açardı
Güneşte bir başka yakıcılık vardı
Belli ki sen /de gülümsüyordun

Zamanı, zulmetten savururken rüzgar
Yaprakları dinle! Her uğultu binlerce ninni söyler
Aşkın bir başka bestesi rüzgardaki her ses
Alnıma dökülen saç bir masaldan firar etmiş olurdu
Alın yazım erkenden uykuya yatardı
Belli ki sen /de sayıklıyordun

Yüreğim çarpıyor bu dar kafeste
Gözlerim dallarda, kulağım seste
Susturma rüzgarı, bağlatma dilimi
Kamus ağlar şairin dili her bağladığında
Sözcükler yanar tutuşur, şairler ağladığında
Ben her derin soluk aldığımda
Göğsüm kabarır omuzlarım kalkardı
Belli ki sen /de hıçkırıyordun

Şairin evinde düzen bozulsun,
Masanın üstünde gözlük ve kalem
Duvarda asılı resmin yan dursun
Sözcükler bir bir kırsın kirişi
Firar etsin semboller gözlerimden
Öksürük sallasın ciğerlerimi
Gün akşam olmasın ölümden konuşmayalım
Çay çiçeği kokusu sinmiş saçlarına
Dokunayım… koklayayım…
Sen ol toy düğünümün bezeği
Sevda beynime ağını bırakırdı
Belli ki sen /de bağlanıyordun

Kırıldı yüreğim, camdan yansıdı
Seni gören gözüm, beni yadsıdı
Buruktu sevdam, öksüzdü sensiz
Öksüzler herkesten daha yalnızdı
Yetimler eviyken benim yüreğim
Bir mayıs akşamıydı
Toprakta yağmur kokusu vardı
Ben; sana sevdalanıyordum
Sen; sevme diye yalvarıyordun
Güvencin gibi ürkek yüreğin vardı
Belli ki sen /de korkuyordun

Ben; bir sevda ok’uydum, yayından fırlatılan
Sen; bir sevda hedefiydin, ok’un önüne konulan
Toprakta yağmur kokusu vardı
Bir güç beni sana yolluyordu
Belli ki sen /de bekliyordun



Bekir Kale Ahıskalı
Mayıs 27 2008
Sinhare yi Beklerken 43

Hâlâ neyim olduğunu sorma bana

Hâlâ neyim olduğunu sorma bana

Günlük yaşamı sırtından vuran
…huysuz bir hançer gibi
Kurallaşmış aptallıklarımız var
Bedenlerimizi gizledikçe
Ruhlarımızı daha çok ortaya döken
Bol sarhoşlu,
…kokulu karanlıklara teslim oluyoruz
Sesini duymasam da
…yokluğunu duyuyorum ya
Eski kokuları yeni kokularla karıştırıp
Sevdasal cesaretler geliştirmeli…
Unutma
Sen bedenini giyinmişsin
Ben kalbime ruhunun resmini çizmişim
Otuz yıldır ikimizde aynı kızı taşıyoruz
Bedenlerimizin nerede olduğunun ne önemi var
Bak ruhun kalbimde çırılçıplak dolaşıyor

Aynanın karşısına dikiliyor
Kendine kaş çatıp,
… yumruk sıkıyorsun
Sevdayla barışmak
Bir türlü aklına gelmiyor
Sadece senin sevdan değil ki
Her sevda kerpiç evler gibidir
Geçmişinde biraz çamur olur
Kendine diklendiğin her an
Kahrın daha bir kemirgen
Hüznün daha bir doğurgan oluyor

Oysa; ben seni,
Sayfalarının içinden mutlu öyküler geçen
öykü defteri gibi…
Dudaklarında,
Kalbimi sevdaya hamile bırakmaya hazır sözcükler
Üzerinde aynalara benim için düşmeye hazır gelinliğin
Başın göğsümde,
Kulakların nabzımı sayıyor
Rüzgar kapıları çarpıyor
Tırmandığım hiçbir zirve bu kadar akışkan değil
Merdivenler
…ayaklarımın altından akıp gidiyor
Ben soluklarını en yüksek perdeden duyuyorum
Gözlerin geçmişe ağlamaktan vazgeçmiş
Şimdiyi yakalamak üzereler diye düşlüyorum



Mendillere sarıp sarıp gizlediğimiz
Eski göz yaşlarımızı ,
Perdeleri titreten hıçkırıklarımızı
Ait oldukları zamana gömelim
…sessizliğimizi emiyorlar
Gülüşümüzü çerçevelere asmaya çalışma
Sen kabına sığmaz olunca
Bana koş!..
Havayla işbirliğine gir
Kokunu yay
Ben kokunla göz göze geleyim
İnsan buğusuyla cennetler kurmayı öğret bana
Bilek damarlarımızda tepinip duran
…yaşama gücümüzü ortaya çıkaralım


Konuşalım
Sessizlikler geçmişimizi çoğaltmasın
Hatıralarımızdan kopalım birden
Mırıltıları senfoni niyetine dinleyelim
Önce gözleri buluşuyor ya insanların
Bizde öyle olmasın işte
Gözlerin… saçların… dudakların
Neyin varsa hepsini al gel
Aşk…sevgi… ilgi… hiçbirini söyleme
Merak etme bizde her dilden sözcüklerin evi olacak
Nasıl olsa herkes aynı duyguları taşımaya başlayınca
Bu birlikteliğe bir ad verilecek



Yanı başımda duran sana
Bu kadar geç seslenişimi anlamaya çalışıyorum
Neden mi bu kadar geciktim?
Ruhunu içime geçirdiğim kız ile birlikte
Kabıma sığamaz olunca sana taştım

Hâlâ neyim olduğunu sorma bana
Sen benim nedensiz yitiğimsin
Sen gözlerimin en güzel ibadetisin


Bekir Kale Ahıskalı
Haziran 1 2008
Sinhare yi Beklerken 42

Sen hele içindeki eğriyi doğru et

Sen hele içindeki eğriyi doğru et

Her şeyin ömrü kendine göre
Damlanın ömrü yere düşünce biter
Tırtılınki baharın ömrü kadardır
Onunda yüreğinde har vardır
İnsana göre bir karış yaprak olan
Ona göre bitmeyen uzun bir yoldur
Tırtıl sarılsa da bir dutun yaprağına
O da er geç yazılır gidenlerin safına
Yaprağın ömrü rüzgarın insafınadır
Dala tutunmaya çalışması boşunadır
Menzili ömründen daha uzun olanlar
Menzile varmadan yarı yolda kalırlar

Farzet bir tırtılsın, yada kelebek
Kim bilir ömrün nerede nasıl bitecek
Hatıra defterine, yahut dut yaprağına
Değer mi deme bir günlük ömrü yazmaya
Sen hele içindeki eğriyi doğru et
Güzel yaşadı, güzelce yaşlandı diye
Ömrünü bir yazan bulunur elbet


Bekir Kale Ahıskalı
24 Kasım 2008
Sinhare yi Beklerken 41

Fasılasız severdim seni ben

Fasılasız severdim seni ben

Ben; bakışına dokunmaktan korkardım,
... gözlerine bakarken
Ellerim toğrağa tutunmaya çalışan kök gibiydi,
...sana uzanırken
Riyasızdı yayılan tüm tebessümlerim,
...düş beşiğinde sallanırken
Fasılasız severdim seni ben,
...sallanırken,...uzanırken..., bakarken...

İsimsiz bir cümleyle dudaklarından vuruldum ,
...yaram var kansız
Lahuti bir sevdaydı bendeki beklentisi olmayan
...çıkarsız, çaresiz
Artık bir mezar kazmalı kalbe, yaşayamaz ki
...kansız..., çaresiz..., sensiz ve bensiz


Bekir K Ahıskalı
Mayıs 17, 2009
Sinhare yi Beklerken 40

Eğilmez denilen elif eğilsin

Eğilmez denilen elif eğilsin


Beni düşlerine sok istiyorum
Oysa ki ben de biliyorum
Gözlerinin uyurken karanlık olduğunu
Düşlerine konuk olmak
Bana restore edilmiş sevinçler bıraksın
İçimdeki fukara çocuk
Kartpostallarda sancısız dursun


Beni düşlerine sok istiyorum
gölgelerin gövdelere mahkum olmadığı
Tiryakiliğin nikotinli dudaklara değil
Yüreklere olduğu düşlerine...
Yalanına yabancı olunan dünyanın
Yanına âşina olunsun
Gecenin koyu karası kadar
Varlığım sende çoğalsın


Beni düşlerine sok istiyorum
Notaların onuruyla oynanmasın
Kemanlar  muzdarip olmasın
Nehirler koşmaktan yorulmasın
Gün doğumunu beklemeyelim
Tüm nöbetleri geceler tutsun
Karanlığım gözlerinden aydınlanırken
Buselerim avuçlarına şelale gibi dökülsün
Dudaklarım
Bir yatsı ezanı sonrası yağmuruyla
...dudaklarından ıslansın


Beni düşlerine sok istiyorum
Gönderine bayrak çeker gibi...
Benden uzakta aldığın her soluğun
Sinene sokulduğunda
Canım çekilsin bedenimden,
yalnızlıktan etlerim kıyılsın
Hüzünlerin ey sevgili!
...gözlerinden gözlerime sinsin
Sevgili beni öyle iştahla öp ki
Eğilmez denilen elif eğilsin


Bekir K Ahıskalı
05 Şubat 2009

Sinhare yi Beklerken 39

Bendeki tüm vuslatlar/ayrılıklar seni vuruyor

Bendeki tüm vuslatlar/ayrılıklar seni vuruyor

Sanma ki gurbet akşamlarında bir başımayım
Giysilerde, güzgülerde, gizlilerde hep sen varsın
Öyle dolduruyorsun ki beni
Bir avuntuya yer bırakmadan
Yüreğimi avuçlarına bırakıp gittim diye o şehirden
Gözlerini yıldızsız gecelere teslim etme
Bir boşluğa akıtma saçlarını
Acının yordamını bilerek geldim sana

Kaldırımlarında çocukların oynamadığı
Bir sokak kadar mahzun
Yapraklarını dolu vurmuş
Bir asma kadar çaresiz değiliz hâla
Kimselere gölge etmeden
Güneşi avuçlamaya çalışıyoruz
Yaşama gırtlağından tutunmaktır
Bütün mücadelemiz
Turnaların göç ettiği mevsim bizim değil
Yıllarını dört zamana bölmüş insanların sonbaharıdır
O şehirde gülmeyi bilen boyacı çocuklar oldukça
Biz tüm zamanı hüzünlü şehrin efkarlı sakinleri olmayacağız
Aşka burun kıvırmayan halimizle
Bizi de çekecek bir kahır buluruz elbet
Sen başka illerin hasret çektiği…
Göğsümde seni çağıran bir damar var

Beni bir tebessüm gibi ser dudaklarına
Aşkın yükünü bilerek sevdim seni
Bahçesinden koparılmış çiçek olmayı kabul edecek olsaydık
Bir güzelin saçlarına takılmaya itirazımız olmazdı
Bir kelebek yarası gibiydi solukların
Derin izler bıraktıyordu yüzümde
Bir gelinciğin yaprağına tutsak al gibiyim şimdi
Armağan edilecek tüm tebessümleri ateşe verip
Biz bu hayattan bir şeyi ödünç olmayacağız
Ellerimizi bir gece önceki düşte unutmasıydık eğer
Bize karşı şimşeklenen korsan sözcüklere
Bıçak gibi sokuluverirdik bir yerinden
Hükmü bilinmedik bir zamana bekletilse de sevdamız
Bendeki tüm vuslatlar/ayrılıklar seni vuruyor
Hükümsüz zamanı bilerek kaldım sana


Bekir Kale Ahıskalı
1 Ekım 2008
Sinhare yi Beklerken 38

Çünkü biz hep böyle suskun ağlamayız

Çünkü biz hep böyle suskun ağlamayız
Firak hangimizin uzağı ki
Vuslat diğerimizin yakını olsun
Bir eşik görümlüğü olsa da mükafatımız
Ağulu tebessümlere alışmayalım
Hasretimizi çıt çıtlayarak
Suskunluklarımızı son hadde kadar kuşanıp
Biz böyle de sevebiliriz Sinhare


Hayatın yanlış yerinde duranlar için
Eskimiş bir levha gibidir sadakat
…ve derin bedenlerin
soluyan hırıltısı sanılmaktadır aşk
Ya mutlu olursa diye korkanlar
Bil(e)mezler parmağa takılan ikinci yüzük
Daha az zehirlidir birinci takılandan

Dil ucu intiharları gibi
Dudaklarında yakılmaya hazır
Aç ağıtlar besliyorlar
Gideceğimizi düşünenler
Biz saygıdan ellerine kapandıkça
Her köprüye bir dumrul koymuşlar
Tembihlerini kalplerimize değil de
Kulaklarımıza dolduruyorlar
Yüreklerimize kahırlar yüklüyorlar
Bir eşik görümlüğü olsa da mükafatımız
Biz bu ayrılığın çitlerini yıktık ya
Ölümün kapılarını da kırarız
…ve biz hep böyle suskun ağlamayız

Kollarımız bileklerinden acımaya başlayınca
Yüzümüzde yırtılan bir yan olmadığını anlayacak
… bakışları kadar yanılgı tadacaklar
Bizse susuşlarımız kadar kazanmış olacağız
Hayatın yanlış yerinde duranlar için
Kendilerinin işlemediği her cinayet murdar
…iç(e)medikleri her su ağulu
Sevgi denilen koridor mahpushane
Merhametse zavallıların kalp azığıdır

Hayat işte budur diyerek
Yüzme bilmeyen gemilere bindirmişler bizi
Başka hayatlarında olabileceği ışığı yansıtan
Deniz fenerini gördük diye kıyıda
Yüzme öğrenmemizden endişe ediyorlar
Bil(e)miyorlar
Yaşarken yalnız yaşayanların
Cenazelerinin kalabalık olmasının anlamsızlığını
Ama adına intihar dedikleri bu cinayette
Hem katil hem maktul olmayacağız
Çünkü biz
Varlığımızı tenhalara vurup…
... hep böyle suskun ağlamayız

Bekir Kale Ahıskalı
10 Eylul 2008
Sinhare yi Beklerken 37

Göğsüne bir nem düşer

Göğsüne bir nem düşer


Odana süzülen gecenin kulaklarında
Bir kapı gıcırtısı kadar yer tutamıyorum
Ellerinden kayıp giden köpük misali
Yalnızlığımın eteklerinden süzülüyorum
Sokakları süpüren yağmurlar gibiyim
O an sevilecek
Sonra unutulup gideceğim
Yine ayrılığın baharı gelecek
Ben bu yalnızlığımla bir güne, bir yıla sığamayacağım
Sense kendine katamayacaksın beni


Ben Aralık çocuğuyum
Hazanı örten benim
Bu yüzden senden daha suskunum
Seni Şubat doğurmuş
Benden daha yakınsın bahara
İlkini başkasının söylediği
Kulluğuna bakire sözlerimin
Sinesini aç bak
Koca bir yalnızlığın yüzünde
Sığ tebessümler gezinir
Bağrında gizlenense kahırdır


Bu uzaklık tekin değil
Sana dair yaşamadığım çok şey var
Belki de kendine itiraf edemediğin bir yanılgıyım
Bakışlarımızdan ne artırabildik ki
Bir avuç içtenlikten başka
İnsan tarif edemiyor
Öpmediği dudakların tadını
Bir gece kaç dudak boyu yoldur
Bir tende ayışığı nasıl durur
Yatak dolusu terleme nasıl olur
Bunu hiç bilemiyor
Çözdükçe düğümlenir iplik
Her göz kendi rüyasını görür


Bu ayrılığın harcını iyi kardılar
Seni en uzağıma yazmışlar işte
Son ah!..ımı da az önce çektim
Umudumun bedelidir hasret
Saçlarımda ağaran sabırdır
Yarım kalan şiirlere benzetiyorum bizi
Eskiye meze olan yeni-yiz biz
Kimse değil biz besteledik bu uzaklığı
Tepesi atmadıkça bir eskinin
Ben hep yeni kalırım sende

Kör olası gözlerim
İçerden bakan gözlerini hiç görmediler
Göğsüne bir nem düşer
…ve sinelerin
içerden bakan gözlerin olur  senin



Bekir K Ahıskalı
Şubat 2009
Sinhare yi Beklerken 36

Tenlerimizi bir mübarek çimlenmeye terk etmeksizin…

Tenlerimizi bir mübarek çimlenmeye terk etmeksizin…


Katre iken yakıcı bakışların /m
Zerre iken tar-u mar eden gülüşlerin /m
Saçları öpen meltem iken solukların /m
Kollarını açıp yalvaran bir ağaç gibi
Kalbimin bütün kapılarını açıp
Sana doğru koşabilmeyi isterdim

…şimdi koştuğum tüm yönlerde sen varsın

Kaneviçeleşen sözcüklerle
Yalancı saadetler elde etmeden
Kerhen gayr-i aşki istikamete itilip
Aydınlıklarımı karartmadan
Sahrada Men-ü selva beklemeden
Kayaların bağrını tırnaklarımla kazıp
Ab-ı hayatımı bulabilmeyi isterdim

…şimdi sarf ettiğim tüm emeklerde alın terimsin


Kalbim semavi bir gökkuşağının altından geçiyor
Sevdan beni türlü renklere boyadı
Sesin beni en çıkılmaz vadilerde bile
Sığınılacak bir gelin edasıyla karşılıyor
Gözlerim her gülüşünle bir ölüm uykusundan uyanıyor
Avuçlarının içini öptükçe
Soluklarının musikisini duyuyorum
Ruhuma terk ettiğin tatlı sessizlikten anlıyorum
Her sessizlik ürkütücü değilmiş meğer


…şimdi yalnızlıklarımın tümünde bir senfonisin

Zamanın dişleri arasında aşınıp giden
Değer etmeyen şeylere gönül kaptırmadan
Esintili ilhamlara büyüdü kalbim
Kılıçlarla yaralanmam artık
Bilinen/beklenen bir şafağı
En gür sadalarla duyurup
Ateşlerle yanmayan bir sevdanın düşlerini görüyorum

…şimdi özümdeki her kıpırtıda bir ölümsüzlüksün


Sinhare/m

/gülüşlerin cennete açılan kapılar gibi…
Tenlerimizi bir mübarek çimlenmeye terk etmeksizin
İftarda bir ezan sesiyle helal kılınan
dudaklarını ilk öpen su ben olmak istiyorum


...ve şimdi senden sislerimi dağıtacak bir sada bekliyorum


Bekir Kale Ahıskalı
06 Eylul 2008
Sinhare yi Beklerken 37

Bana gülüşün lazım, gözlerin bahanedir

Bana gülüşün lazım, gözlerin bahanedir


Ağlarım, yüklü bulutlar gibi öyle bakma yüzüme
Sesinin hıçkırıktan sütunlarını yıkma kulaklarıma
Gülemem bir daha, bu kadar derinden yaralıyken
İçine kapama sana damar damar susayan yüreğimi
Sevemem bir daha, seni ağlarken gören gözlerimi
Bedenimi arsızca esen yele ver de ele verme beni
Bana gülüşün lazım, gözlerin bahanedir
Ağlarım....yüklü bulutlar gibi öyle bakma yüzüme





Zakkumlar dökülsün yüreğime baykuş gagasından
Kabaran denizler kapsın yüzme bilmeyen kalbimi
İstersen sürgün et, bir yolculuğa daha başlat beni
Sana geldiğim kadar uzun sürmez bu dönüş çilem
Eriyeyim hastanın dudağında tükenen soluk gibi
Bu mermerden yalnızlıkları da eritirim bağrımda
Bana gülüşün lazım, gözlerin bahanedir
Ağlarım....yüklü bulutlar gibi öyle bakma yüzüme



Gölgesine yuva kurdum varlığındaki yokluğunun
Ellerimi parçaladı içimden sözcüklere dökülüşün
Kırlangıç kanadı kadar mahremin kalmasın istedim
Kaç harita yıprattım gözlerimde sana geleyim diye
Acıyan yanlarım da oldu yanılgılarımın yanığından
Bedenin değil beni sevdaya gebe koyan ne de ellerin
Bana gülüşün lazım, gözlerin bahanedir
Ağlarım....yüklü bulutlar gibi öyle bakma yüzüme

Bize suskunluk erdeminin suçunu yüklüyorlar
Darağacında bekletiliyoruz suçumuzu bilmeden
Ölesi yalnızlıklara gebe bırakılırken kirpiklerimiz
Nice umutlar taşıdı yüreğimiz hepsi de imkansızdı
Yılmadık beynimize çöreklenen kıpırtılı acılardan
Yeter ki müstehcen bir yanılgı denilmesin bu aşka
Bana gülüşün lazım, gözlerin bahanedir
Ağlarım....yüklü bulutlar gibi öyle bakma yüzüme


Al yanaklım… gülen yüzüm… gül yüreklim
Yine yıldırımlar çakacak gibi durmasın  gözlerin
Gözlerini hasretinden eriyen gözlerime çevir de bak
Bana gülüşün lazım , gözlerin bahanedir
Ağlarım… yüklü bulutlar gibi öyle bakma yüzüme


Bekir Kale Ahıskalı
 2008
Sinhare yi Beklerken 36

28 Aralık 2010

Gün Akşam Olmadıkça

Kelebeği ateşe götüren şey neyse
İnsanı insana aşık eden şey odur
Aşkın bir rengi eksiktir insanda
Bir de kara toprağın soğuk bağrı
Yüreğiyle, ayağıyla gider bunlara
Gelen yıl kovalarken giden yılı
Topraktan bir nida.. işte o çağrı
Ateşler söner kanatlar yanınca
Acılar da kalmaz canlar çıkınca
Kelebekler uçarlar kendi kararlarınca
Hayat onlarındır gün akşam olmadıkça


Bekir Kale Ahıskalı
Sinhare yi Beklerken 35

Bana sevinebileceğim bir şey getir yeter ki

Bana sevinebileceğim bir şey getir yeter ki


/...köhneleşir zaman
Etleri dökülür avuçlarımıza saklanan korkuların
Bir kalemde kapatırız geçmişle olan hesabı
İndiririz yüzümüzdeki çatık kaş levhalarını
Uykularımıza saklanan ölü düşleri temizleriz
Dudaklarımıza sığınır yorgun soluklarımız
Al yanaklı bir gelincik olur dudağımdaki adın


/...değişir mevsim
Hiçbir hükmü kalmaz yalnızlığımıza kıyılan nikahın
Her şeyimizin olduğu gibi
El değmemiş umutlarımızın da bohçası açılır bir gün
Göçe zorlarız solgun yüzlü ayrılıklarımızı
Göğsünde ağırlarsın ılgın yüzlü soluklarımı
Çocuk yüzlü bir zambak olur kulağımdaki sesin


/...yaşanır an
Güneşe ihtiyaç duymayan gölgesiz güzelliğin
Kaç kez öldüğümüzü saymadan yeniden doğar gözlerimizde
Bir başka yalnızlığa yetmeyecek kadar karışır bedenlerimiz
Hiçbir çapraz sallantıya yenilmeden bu aşk
Gün beyazmış… gece karaymış masallarına aldırmadan
Büyüttüğümüz kadar büyük yaşarız bu sevdayı
Aynalarda yorulur bize suret koyamamaktan
Tarifsiz bir güzellik olur gözlerimdeki aks’in



/...yutkunur gökyüzü
Gökyüzü kimsenin adına yağmur yağdırmazken
Çekilecek acılar adrese teslim olunsalar da
İçimizden bir mekan vermek zorunda olmadan acılara
Balkon demirlerinden sarkan çocuklarımız için
Kalp atışlarımızda aynı tasayı taşır
Acılarda olduğu gibi selamete eren her işimizde de
Göz bebeklerimizde buhardanlıklar kaynatırız
Gözlerin; onları ağlatma
Ben gelinceye kadar ela gözlerini karantinaya al yeter
Solukların yüzüme akan şelale olurlar
Yatağına sığmayan bir nehir olur yüzümdeki soluğun

/...çukurlaşır gamzeler

Yanaklarına saplanan gamzelerin gülmeyi unutmasın
Biz ne kadar çok seversek
Gamzelerin o kadar çukurlaşacak Sinhare
Ben seni sevdiğimde gelincik mevsimiydi
Adın bana gizlice verilmiş bir armağandı
Fotoğraf tutsaklığında güzelliğinin
Yaralarıma merhem olacağını bilmiyordum
Eklem yerlerimdeki sızı diner mi
Gözlerine yaslasam kalbimi
Sektesiz bir nabız olur damarımdaki devarânın





/...kuşatılır ruh
Eksik yaşamıştır her çınar
Yıllara meydan okuduktan sonra
Kehribari bir yangında tükenmeyi öğrenmediyse eğer
Nereye aktığını kime yâr olacağını bilmiyorsa bir su
Yüzündeki köpüğü beyaz olsa ne çıkar ki
Seven bir kalbin yalnız ölmeye hakkı yoktur
Sevmelerin öteki yüzünde
Yalnız kendine ölen bencildir
İstersen dudağımda ad ol

…/kulağımda ses
Yahut gözlerimde aks et
…/yüzümde soluklarını savur
Ya da damarımda devaran eden kanım ol
Bana sevinebileceğim bir şey getir yeter ki
Neyim olmak istersen eğer, o’yum ol
Dünyalara sığmayan bir aşk olur bendeki varlığın


(Sinhare; hasretle beklediğim, ruhumun fatihi)


Bekir Kale Ahıskalı
12 Eylül 2008
Sinhare yi Beklerken 34

Kutsanmış bir yalnızlıktı benimkisi

Kutsanmış bir yalnızlıktı benimkisi




-I-

Yaban uzaklığı
Sabırsız uğultu
Gözlerimde tabur tabur hasretin
Kutsanmış bir yalnızlıktı bizimkisi

Hayat bize hep bilmediklerimizden sordu
Yaramıza sokuldukça bir rüzgar
Daha dokunmadan kayboldu parmak izlerimiz
Güneş yükseldikçe alçalsa da gölgemiz
Yüzümüzde nar gibi patladı bu sevda
Gücümüz yok değildi baharı getirmeye lakin
Nereden fısıldasak sesimiz ortada kalıyordu
Uykularımızı vursalar
Düşlerimiz yüzümüze akacaktı belki de


-II-

Geceyle çürüdü tenimiz, hep vuslatı beklerken
Gölgelerimiz sulara düştüğü gün
Bir kahrolası aldırmazlık başlıyordu
Yıkanmaz, çıkmaz karaydı onlarınki
Gecenin çarşafları siyahtı
Gölgeleri sudan geçiremezdik
Bir mum yakabilseydik eğer
Tenimizde güneşi batırmayacaktık
Aşkı dilsizlerin şahitliğinde yaşadık
Deniz şahitti sırlarımıza
İçimizde üşüyen biz için
Hiçbir sokak tekin değildi
Gecenin yarısında poyraza vurdururlardı bizi

Adımızın linç edildiği başka dudaklardan kaçarak
Hasta bir akşamın koynuna sığınır
Ömrümüzün iniltili fotoğraflarını çekip
Çıplak ayaklarımla ona giderdim
Sonra düşlerimizi anlatırdık
Yağmurlu dağların kızı
Koyu kara gecelerimden firar etsem
Önüne düşürsem ömrümü eğilip alır mısın
Beni düşlerinde ağırlar mısın derdim
Yaşamın kötü olmadığı bir yer biliyorum derdim
Düşlerim Sinhare
Düşlerim


-III-

Bırak göğsünü soluklarıma açmasan da olur
Hiçbir atlasın söz etmediği düşlerine taşı beni
Kulak ver soluğumun soluğuna değeceği seslere
Unutulmuş mevsimlerden sevda çıkaralım
Gençliği bırakıp bir düşte ağlayalım
Alıp başını gitse de yıllar
Fırtınası çalınmış denizler gibi
Yaşlanacağız ama kirlenmeyeceğiz
Utanılacak bir şey yapmadık ki biz
Yapacak olsaydık eğer
İki bulutun ağlaması gibi
Geniş alnımızdan başlamazdı yağmurlar

Yaralı bir öpüştü dudaklarımıza emanet edilen
Ecnebiden devşirme bir zalimlikle
Hançerler soktular kesici dilleriyle
Çocuk yüzlü düşlerimizi soldurmaya çalıştılar
Etrafımızda güvenmediğimiz güçlerin solukları
Bizi bekleyen şey yalnız ölülerin gördüğü bir karanlıktı
Güvendiğimiz ses ömrümüzden çıkıp gittiğinde bir kuşluk vakti
Daha önce kimselerin yatmadığı bir güne uyanmaya yatardık
Biliyorum meşakkatli adımlarla acılı bir yoldan gelmişti
Kimseler anlamazdı yolculuktan gelip yola çıkışını
Çayı bayat bir demlikten dökülürken acılar
Her gece bir şiir saklanır kalemime, kör cesaretiyle



-IV-

Sevmek yaşamaksa bir başka yürekte
Bütün çabamız kaçıncı cinayeti olduğunu bilmediğimiz
birilerinin dilinde insan kalmaktı
Akşam oldumu düş basardı ortalığı
Gecelerime düş gönderirdi hasretin
Sana saklanıyor yangınlar bir gül dalında
Dokun bak yüreğime yanmıyorsa elin
Saçlarını tara
Dişlerini fırçala
Yalnızlığını kuşan
Çiçekli pijamalarını giy
Öldürücü olabilecek her şeyini hazırla
Yaban uzaklığı...
Sabırsız uğultu...
Gözlerimde tabur tabur hasretin
Kutsanmış bir yalnızlıktı benimkisi



Bekir Kale Ahıskalı
7 Ekım 2008
Sinhare yi Beklerken 33